Kentsel Dönüşüm: Mevcut Binaları Karbondan Arındırmanın Yolları Neler?
Kentsel Dönüşüm: Mevcut Binaları Karbondan Arındırmanın Yolları Neler?
Geleceğimizi tehdit eden iklim krizinin tetikleyicisi karbon emisyonu. Karbon emisyonunun yaklaşık %40’ından ise binalar sorumlu. Üstelik bugün var olan yapıların yaklaşık %80’i 2050 yılına gelindiğinde hala ayakta olacak. Bu da bizi önemli bir sorumluluk ile baş başa bırakıyor: Mevcut binaları karbondan arındırmak.
Kentsel dönüşüm denince akıllara yalnızca eski yapıları yıkıp yenilerini yapmak gelse de aslında mevcut yapıları karbon hedeflerinden arındırma yollarını hayata geçirmek de düşük ya da sıfır karbon hedefine yaklaşmak için mutlaka değerlendirilmeli. %40’lık payın %28’inin yapılar tamamlandıktan sonraki faaliyetlerinden, %12’sinin ise malzeme ve inşa sürecinden kaynaklandığı göz önünde bulundurulunca da sürdürülebilir mimari için bu adımların ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Üstelik mevcut bir yapının güçlendirilmesi, aynı yapıyı sıfırdan inşa etmekten %50 daha az karbon salımı gerçekleşmesini sağlar.
Dünyanın farklı bölgelerinde bu kapsamda çeşitli projeler yürütülüyor ve başarılı sonuçlar elde ediliyor. Örneğin Kanada Toronto’da 1950’lerde inşa edilen 450 bin metrekarelik bir yapıda gerçekleştirilen yenileme çalışması sonucunda yapının enerji tüketimi %70, sera gazı emisyonu ise %80 oranında azalmış. Yani yeniden inşa etmek için harcanacak enerjinin çok daha azıyla mükemmel bir sonuç elde edilmiş denilebilir. Peki, mevcut yapıları karbondan arındırmak için neler yapılabilir?
Binaları karbondan arındırmanın ilk yolu, enerji tüketimini azaltmak. Bu değişim birçok faydayı beraberinde getirir. Karbon salımı, maliyet ve enerji kaynakları tüketimi azalırken daha sağlıklı ve konforlu yaşam alanları elde edilebilir. Enerji verimliliği sağlamak için de yapılar, ısıtma ve soğutma ihtiyacını azaltacak şekilde tasarlanmalı ve yalıtım uygulamaları mutlaka değerlendirilmeli.
Yalıtım sistemleri sayesinde adeta hava geçirmezlik kazandırılan yapılarda daha az enerjiyle sıcak ya da serin yaşam alanları elde edilebilir. Böylece maliyetler ve enerji kaynaklarının tüketim miktarı düşerken daha sağlıklı ve konforlu mekanlara da ulaşılır. Isıtma ve soğutma için minimum enerjinin harcanmasının yanında doğru havalandırma sistemiyle de kaliteli bir havaya ve dengeli nem oranına erişilebilir.
Ayrıca ısı geri kazanımlı havalandırma sistemleriyle yapılardan çıkan hava, içeri giren havayı ısıtmak için kullanılabilirken yaz mevsiminde ise tam tersine çıkan havanın giren havayı soğutması sağlanabilir.
Benzer şekilde enerji tüketimini azaltmak için akkor aydınlatma yerine LED aydınlatma ürünleri kullanılması da yaklaşık %75 oranında daha az enerji tüketerek aydınlık ortamlarda yaşanılmasını sağlayabilir. Ek olarak sensörlerden yararlanılarak az kullanılan alanlarda aydınlatmanın yalnızca ihtiyaç anlarında devreye girmesi ve enerji tüketiminde tasarruf edilmesi mümkün olabilir.
Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları da mevcut binaları dönüştürürken mutlaka değerlendirilmesi gereken araçlar arasında. Sürdürülebilir bir yaşam için dönüştürülen yapılarda kullanılacak enerji için bu kaynaklardan daha çok faydalanılmasını sağlayacak sistemler kullanılabilir. Böylece standart şebeke enerjisini kullanım miktarı düşeceği için net sıfır karbon hedefine yaklaşmakta güçlü bir adım daha atılabilir.
Tüm bu adımlara ek olarak yeşil çatı uygulamaları da mevcut binaları sürdürülebilir yapılara dönüştürme konusunda değerlendirilmeli. Yağmur suyunun depolanıp temizlik, sulama ve diğer ihtiyaçlar için kullanılabilir hale getirilmesi durumunda dahi doğal kaynakları korumak ve şebekeden su temin etme ihtiyacını en düşük seviyeye indirmek mümkün olur.
Ayrıca mevcut yapılar dönüştürülürken karbon odaklı klasik malzemeler yerine sürdürülebilir inşaat malzemeleri kullanılması da önemlidir. Bambu, lamine ahşap, geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen beton, karbon fiber takviyeli beton gibi malzemelerin kullanılması hem karbon depolama hem de karbon salımını çok daha düşük seviyeye çekme konusunda oldukça başarılı seçenekler. Üstelik teknoloji geliştikçe ve araştırmalar arttıkça bu tip ürünlerin sayısı da hızla artıyor.
Kısacası karbon emisyonunun en büyük sebepleri arasında yer alan yapılarda enerji verimliliği, kaynakların kullanımı ve malzeme seçeneği gibi noktalara dikkat ederek sürdürülebilir yapılar elde etmek mümkün olabilir. Güçlü projelerin başarı oranı da bize mevcut yapıları dönüştürme konusunda daha fazla cesaret vermeli.
Geleceğimizi tehdit eden iklim krizinin tetikleyicisi karbon emisyonu. Karbon emisyonunun yaklaşık %40’ından ise binalar sorumlu. Üstelik bugün var olan yapıların yaklaşık %80’i 2050 yılına gelindiğinde hala ayakta olacak. Bu da bizi önemli bir sorumluluk ile baş başa bırakıyor: Mevcut binaları karbondan arındırmak.
Kentsel dönüşüm denince akıllara yalnızca eski yapıları yıkıp yenilerini yapmak gelse de aslında mevcut yapıları karbon hedeflerinden arındırma yollarını hayata geçirmek de düşük ya da sıfır karbon hedefine yaklaşmak için mutlaka değerlendirilmeli. %40’lık payın %28’inin yapılar tamamlandıktan sonraki faaliyetlerinden, %12’sinin ise malzeme ve inşa sürecinden kaynaklandığı göz önünde bulundurulunca da sürdürülebilir mimari için bu adımların ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Üstelik mevcut bir yapının güçlendirilmesi, aynı yapıyı sıfırdan inşa etmekten %50 daha az karbon salımı gerçekleşmesini sağlar.
Dünyanın farklı bölgelerinde bu kapsamda çeşitli projeler yürütülüyor ve başarılı sonuçlar elde ediliyor. Örneğin Kanada Toronto’da 1950’lerde inşa edilen 450 bin metrekarelik bir yapıda gerçekleştirilen yenileme çalışması sonucunda yapının enerji tüketimi %70, sera gazı emisyonu ise %80 oranında azalmış. Yani yeniden inşa etmek için harcanacak enerjinin çok daha azıyla mükemmel bir sonuç elde edilmiş denilebilir. Peki, mevcut yapıları karbondan arındırmak için neler yapılabilir?
İlk Adım Enerji Verimliliği Sağlamak
Binaları karbondan arındırmanın ilk yolu, enerji tüketimini azaltmak. Bu değişim birçok faydayı beraberinde getirir. Karbon salımı, maliyet ve enerji kaynakları tüketimi azalırken daha sağlıklı ve konforlu yaşam alanları elde edilebilir. Enerji verimliliği sağlamak için de yapılar, ısıtma ve soğutma ihtiyacını azaltacak şekilde tasarlanmalı ve yalıtım uygulamaları mutlaka değerlendirilmeli.
Yalıtım sistemleri sayesinde adeta hava geçirmezlik kazandırılan yapılarda daha az enerjiyle sıcak ya da serin yaşam alanları elde edilebilir. Böylece maliyetler ve enerji kaynaklarının tüketim miktarı düşerken daha sağlıklı ve konforlu mekanlara da ulaşılır. Isıtma ve soğutma için minimum enerjinin harcanmasının yanında doğru havalandırma sistemiyle de kaliteli bir havaya ve dengeli nem oranına erişilebilir.
Ayrıca ısı geri kazanımlı havalandırma sistemleriyle yapılardan çıkan hava, içeri giren havayı ısıtmak için kullanılabilirken yaz mevsiminde ise tam tersine çıkan havanın giren havayı soğutması sağlanabilir.
Benzer şekilde enerji tüketimini azaltmak için akkor aydınlatma yerine LED aydınlatma ürünleri kullanılması da yaklaşık %75 oranında daha az enerji tüketerek aydınlık ortamlarda yaşanılmasını sağlayabilir. Ek olarak sensörlerden yararlanılarak az kullanılan alanlarda aydınlatmanın yalnızca ihtiyaç anlarında devreye girmesi ve enerji tüketiminde tasarruf edilmesi mümkün olabilir.
Sürdürülebilir Enerji Kaynakları Olmazsa Olmaz
Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları da mevcut binaları dönüştürürken mutlaka değerlendirilmesi gereken araçlar arasında. Sürdürülebilir bir yaşam için dönüştürülen yapılarda kullanılacak enerji için bu kaynaklardan daha çok faydalanılmasını sağlayacak sistemler kullanılabilir. Böylece standart şebeke enerjisini kullanım miktarı düşeceği için net sıfır karbon hedefine yaklaşmakta güçlü bir adım daha atılabilir.
Tüm bu adımlara ek olarak yeşil çatı uygulamaları da mevcut binaları sürdürülebilir yapılara dönüştürme konusunda değerlendirilmeli. Yağmur suyunun depolanıp temizlik, sulama ve diğer ihtiyaçlar için kullanılabilir hale getirilmesi durumunda dahi doğal kaynakları korumak ve şebekeden su temin etme ihtiyacını en düşük seviyeye indirmek mümkün olur.
Ayrıca mevcut yapılar dönüştürülürken karbon odaklı klasik malzemeler yerine sürdürülebilir inşaat malzemeleri kullanılması da önemlidir. Bambu, lamine ahşap, geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen beton, karbon fiber takviyeli beton gibi malzemelerin kullanılması hem karbon depolama hem de karbon salımını çok daha düşük seviyeye çekme konusunda oldukça başarılı seçenekler. Üstelik teknoloji geliştikçe ve araştırmalar arttıkça bu tip ürünlerin sayısı da hızla artıyor.
Kısacası karbon emisyonunun en büyük sebepleri arasında yer alan yapılarda enerji verimliliği, kaynakların kullanımı ve malzeme seçeneği gibi noktalara dikkat ederek sürdürülebilir yapılar elde etmek mümkün olabilir. Güçlü projelerin başarı oranı da bize mevcut yapıları dönüştürme konusunda daha fazla cesaret vermeli.