İnşaat sektörü hemen her zaman yeni teknolojilerin hızla kullanıma alındığı alanlardan biri olur. Üretimi ve inşa sürecini daha hızlı, daha verimli hale getirecek tüm teknolojilere kapısının açık olduğu bile söylenebilir. Buna günümüzde değeri hızla artan sürdürülebilirlik ve çevreyi koruma anlayışı da eklenince teknolojinin yeni ürünleri de yeni kapılar açıyor diyebilirim. Bu teknolojik unsurlardan biri de tabii ki nanomalzemeler.
Daha sert, daha hafif ama daha dayanıklı malzemeler, kendi kendini onaran ürünler, akıllı kaplamalar ve daha fazlasından oluşan nanomalzemeler, temelde malzemelerin moleküler yapısını değiştirerek ek özellikler kazanmasını sağlayan nanoteknolojinin sonuçları. Yapı malzemelerinin dayanıklılığını, gücünü, enerji verimliliğini, çevresel etkisini büyük farklar oluşturacak şekilde değiştirip dönüştüren nanoteknoloji, bu yönüyle daha verimli ve sürdürülebilir bir sektöre giden yolu oldukça hızlandırıyor.
Üstelik nanomalzemelerin kullanım alanı da oldukça fazla. Bunlara daha yakından bakalım. Nanomalzemelerin en dikkat çekenlerinden biri tabii ki kendi kendini onaran beton. Doğası gereği zaman içinde bozulmaya meyilli olan beton, “iyileştirici kimyasallar” olarak anılan içeriklere sahip mikro kapsüller ile zenginleştirilir. Betonda çatlaklar oluştuğunda da bu kapsüller kırılarak dolgu maddesine dönüşür, boşlukları doldurur ve yapının uzun yıllar boyunca güvenle ayakta durmasını sağlar.
Beton dışında yalıtım ve kaplama malzemelerinde de nanoteknolojiyi görmek mümkün. Hafif ve ince yapılı aerojellerin kullanıldığı yalıtım malzemeleri, olağanüstü ısı yalıtım özellikleriyle ince bir tabaka olmasına rağmen yüksek enerji tasarrufu sağlar. Nano kaplamalar ise güneş ışınları ve çevre koşulları nedeniyle yıllar içinde yapı malzemelerinin yıpranmasın önüne geçebilir. UV ışınlarından küf ve bakteri oluşumuna kadar birçok olumsuz durumu durdurabilen bu malzemeler, yüzeylerin kendi kendilerini temizleme özelliği kazanmasına ve bu sayede bakım ihtiyacının azalmasına da katkı sağlar. Nano yapılı kaplamalarla geliştirilmiş camlar ise seçici filtre özellikleri sayesinde UV ve kızılötesi radyasyonu filtrelerken ısı yalıtımını da artırır ve enerji verimliliğine destek olur.
Nanoteknolojinin bir diğer ürünü ise nano yapıştırıcılar. Geleneksel yapıştırıcılara kıyasla inşaat malzemeleri arasında daha güçlü bağlantılar üreten nano partiküllü bu malzemeler, aynı zamanda tehlikeli kimyasalları çok daha az kullandıkları için çevre dostu malzemeler olarak da kabul edilir. Nanopartiküller ile nanokompozitlerin kullanıldığı 3D baskı malzemeleri ise yapıların daha az atık malzeme oluşturarak çok daha hızlı üretilmesine katkı sağlar. İnşaattaki modern yüzlerden biri olan 3D baskının nano teknolojiyle buluşması, üretilen malzemelerin daha güçlü ve yıpranmaya karşı daha dayanıklı olmasına imkan tanır. Bu da kullanım ömrünü oldukça uzatır.
Tabii inşaat sektöründe nanomalzemeler bunlarla sınırlı değil. Enerji verimliliği için de bu teknoloji oldukça önemli faydalar sunuyor. Güneş pillerinin ve fotovoltaiklerin daha verimli çalışan daha ekonomik ürünler olmasını sağlayan bu teknoloji, ışık emilimini artırırken dönüşüm verimliliğini de yükseltir. Bu da elde edilip dönüştürülen enerji miktarını fazlasıyla artırır. Sıvı kristal tabanlı nanoyapılar kullanılan akıllı pencereler ise aydınlatma ve ısıtma ihtiyacını artırarak enerji tasarrufu sağlar, doğal kaynakların daha verimli kullanılmasına katkı sunar. Ayrıca nano filtrelerin kullanılması da yapılarda su arıtma ve atık su dönüşüm oranını artırarak hem tasarruf hem de kaynak koruma bakımından destek olur.
Bunlara ek olarak nano titanyum, nano kil, grafen katkılı beton, nano alaşımlı çelik ve metal malzemeler de çok daha fazlası da nanoteknolojinin getirileri arasında. İnşaat sektöründe kullanılan bu nanomalzemeler de enerji verimliliği, su ve hava kalitesi, düşük atık üretimi, azalan maliyetler, bakım ve onarım ihtiyacının azlığı, kimyasal madde kullanımının sınırlandırılması gibi birçok faydayı beraberinde getirir. Bu da sürdürülebilir bir gelecek için kaçınılmaz bir kriter olan yapı sektörünün emisyonunun azaltılmasına önemli katkılar sağlar ve geleceğe daha güvenle bakmamıza yardımcı olur.