Zaman zaman geleceğimizi tehlikeye atan en büyük problemlerden biri olan su kıtlığına değiniyorum. Çünkü nüfusumuz ve suya olan talebimiz her geçen gün artarken temiz su kaynakları hızla kirletiliyor, bilinçsizce tüketiliyor. Yanlış tarım uygulamaları, fosil yakıtlar, israf ve endüstriyel atıklar nedeniyle dolaylı ve doğrudan su kaynakları kirletiliyor. Aslında bu nedenler dışında çoğu zaman dikkatimizden kaçan bir su kirliliği sebebi daha var. Akış kirliliği olarak adlandırılan bu kirlilik kaynağı da diğer nedenler gibi suyun kirlenmesine, ekosistemin zarar görmesine ve dolayısıyla insan sağlığının tehlikeye atılmasına yol açıyor.
En basit tanımıyla akış kirliliği; sanayi tesislerinden, çiftliklerden, tarımdan ve otoyollardan gelen kimyasal maddeler ile diğer kirleticilerin yağmur ve kar sularıyla su yollarına, ırmaklara, göllere, denizlere ve okyanuslara ulaşmasını ifade eder. Yani yollarda araçlardan sızıp biriken yağlar ve lastik kalıntıları, sanayi tesislerinde oluşan kimyasal atıklar, çiftliklerde kullanılan kimyasal gübreler, tarım arazilerinde kullanılan böcek ilaçları ve inşaatlarda oluşan atıkların yağmur suyu tarafından toplanıp büyük su kaynaklarına ulaşması anlamına gelir.
Yeraltı su kaynaklarına, göllere, denizlere ve okyanuslara ulaşan bu kirlilik de temiz su kaynaklarının temel kirleticileri arasında kabul edilir. Çünkü bu tip atıklar, toprağa sızıp filtrelenmeden doğrudan su kanallarına ulaştığı için kaynakları doğrudan kirletmeyi başarır. Normal şartlarda açık arazide ormana, tarlaya ya da diğer yeşil alanlara ulaşan yağmur suyunun %80-90’ı toprak ve bitkiler tarafından filtrelenir. Yani yüzeydeki zararlı ve kirletici maddelerin büyük kısmı su kaynaklarına ulaşmadan bertaraf edilir.
Ancak toprak ve bitkiler yerine doğrudan beton ile buluşan yağmur suyu herhangi bir doğal filtreden geçmeden su kaynaklarına ulaşır. Yani asfalt yollar, beton zeminler, köprüler, otoparklar, inşaat alanları, sanayi tesisleri ve çatılar; akış kirliliğinin temel sebepleri arasındadır. Buralarda biriken çöpler, motor yağları, lastik kalıntıları, egzozlardan çıkan partiküller, metal parçaları ve tozları, plastik kırıntılar, kimyasal maddeler, boyalar ve benzer ürünler yağmurlarla birlikte su kaynaklarına ulaşır.
Bu kirleticiler su kaynaklarına ulaştıkça da doğa daha derin zararlar görür. İnsanlığın devamı için şart olan içme suyu kirlendiği gibi balıkların ve diğer su altı yaşamının da ortadan kalkmasına yol açabilecek boyutta sonuçlar doğurur. Çünkü bu atıklar hem suyu kirleterek içinde yaşayan canlılara zarar verir hem de deniz suyunu filtrelemeye yarayan bitkileri ve diğer canlıları ortadan kaldırır. Yani hem daha fazla kirliliğe hem de kirliliğin temizlenememesine yol açar. Peki, akış kirliliğini önlemek için neler yapılması gerekir?
Akışı Hem Düzenlemek Hem de Temizlemek Gerek
Akış kirliliğine karşı yapılabilecek oldukça fazla şey var. Bunların bazıları bireylerin yapması gereken, bazıları ise kurumların ve diğer organizasyonların yapması gereken uygulamalar. Örneğin belediyelere, planlama ofislerine, bakanlıklara ve diğer kurumlara düşen görevlerin başında imar planlarını hazırlarken akış kirliliğini önleyecek çalışmaları yapmak düşüyor. Yapılaşmanın hangi bölgelere doğru ilerleyeceğine, bu bölgelerde yeşil alan ile beton arasında doğadan yana bir denge kurulmasına dikkat edilmeli. Böylece yağmur sularının toprağa ve bitkilere ulaşması sağlanarak doğanın filtreleme gücünden yararlanılabilir.
Ayrıca sanayi tesisleri ve inşaat alanlarında yapılacak denetlemeler ve uygun yönetmeliklerle kimyasal madde, tortu, kalıntı gibi suya ve toprağa zararlı maddelerin kullanımının kısıtlanması oldukça önemli. Ek olarak bu alanlarda oluşan kirliliklerin suya ulaşmadan hızlıca temizlenmesi ve bu temizlik işleminde de çevreye zarar verilmeyecek uygulamalara dikkat edilmesi şart.
Belediyelere ve bakanlıklara düşen diğer görevler ise temel kirletici alanlardan olan yollar ve otoparklarla ilgili. Yollarda biriken yağ, metal, boya, lastik ve plastik kalıntılarının su kaynaklarına ulaşmasını önlemek için yol kenarlarına yapılacak tahliye kanalları bir çözüm olabilir. Bu kanallar vasıtasıyla doğal su kaynakları yerine büyük havuzlara ulaşan yağmur suyunun filtreleme ve temizleme çalışmalarının ardından tekrar kullanılabilecek seviyeye gelmesi sağlanabilir.
Benzer şekilde otoparkların temizlenmesi için de yine suyu benzer havuzlara yönlendirecek tahliye borularından yararlanılabilir. Ayrıca yollarda ve otoparklarda suyun toprağa ulaşmasını sağlayacak gözenekli asfalt ve beton kullanılması, yol kenarlarının ve uygun olan tüm alanların ağaçlandırılması da suyun bitkiler ve toprak tarafından filtrelenmesine önemli katkılar sağlayacaktır.
Hem kurumlara hem de bireylere düşen görevlerden biri ise yeşil çatı uygulamalarını yaygınlaştırmak. Çatıları yağmur suyunu emecek bitkilerle donatmak ve yağmur suyu toplama kanallarını tercih etmek, çatılarda biriken toz ve zararlı maddelerin filtrelenmesine önemli katkılar sunar.
Bunlara ek olarak araba yıkama ya da çimlerde ve tarım alanlarında sulama için kimyasal madde kullanımının engellenmesi, ev temizlik malzemelerinin ve boya atıklarının su kaynaklarına karışmasının önlenmesi, motor yağı değişimi ve genel araç bakımının aksatılmayıp çevreye duyarlı şekilde yapılması, evcil hayvan atıklarının sokaklarda bırakılmaması, kimyasal böcek ilaçları ve gübreler yerine doğal malzemelerin kullanılması, sokakların genel olarak çöplerden ve zararlı tüm maddelerden arındırılması da bireylere düşen görevler arasında.
Bu uygulamaların kararlı şekilde hayata geçirilmesi durumunda akış kirliliğinin önüne geçilebilir, su kaynaklarının yağmur suyunun taşıdığı zararlı maddeler nedeniyle kirletilmesinin önüne geçilebilir. Kısacası sürdürülebilir bir gelecek için akış kirliliğini önlemek olmazsa olmaz.