Çağımız veri çağı. En değerli ürünümüz veriler. Sosyal medyadan online bankacılık işlemlerine, yapay zekadan kripto para ve bulut bilişime kadar tüm dijital hareketlerimiz veriler oluşturuyor. Hal böyle olunca da verilerin depolanması için çok sayıda veri merkezine ihtiyaç duyuluyor. Ancak son dönemde veri merkezleri, gerekliliklerinin yanında sürdürülebilirliğe olan etkileriyle de gündemde yer alıyor.
Dünyamızın geleceği için sürdürülebilirliğin önemine sıklıkla değiniyorum. Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için olmazsa olmaz koşulu ise enerji kaynakları ve enerji tüketiminde atılması gereken adımlar. Fosil yakıt kullanımının minimuma indirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, enerji verimliliğinin sağlanması için tasarruf çözümlerinin hayata geçirilmesi şart. İşte, veri merkezlerinin sürdürülebilirliğe olan etkileri de bu noktada kendini gösteriyor. Çünkü yüksek enerji tüketimine sahip olan veri merkezleri, kaçınılmaz olarak fosil enerji kaynaklarının kullanımını ve genel enerji tüketimini artırıyor.
Yapılan analizlere göre veri merkezleri enerji tüketimi önümüzdeki on yılda hızla artacak ve ihtiyaç duyulan enerjinin neredeyse tamamı fosil yakıtlardan karşılanacak. Öyle ki birkaç yıl içinde veri merkezlerinin enerji tüketiminin 1000 teravat saate yani Almanya’nın yıllık enerji tüketiminin iki katına çıkması, Japonya’nın yıllık enerji tüketimini geçmesi bekleniyor. İspanya’nın elektrik tüketimini ise aşmış durumda. Başka bir açıdan bakarsak dünya çapında çelik, alüminyum, çimento gibi enerji yoğun sektörlerin toplamı kadar enerji tüketmeye yaklaşmak üzere.
Yalnızca Avrupa’da 2030 yılına kadar veri merkezlerinin enerji talebinin %130 artacağı düşünülüyor, çünkü kıtamızın farklı bölgelerinde yeni enerji merkezleri kurulması için yatırımlara hızla devam ediliyor. Hatta Avrupa’daki veri merkezlerinin önemli bir kısmına ev sahipliği yapan İrlanda’da ulusal elektrik şebekesinin kapasitesini zorlayacağı gerekçesiyle bazı önemli veri merkezi yatırımlarının yapılması çeşitli kademelerde reddedilmiş durumda.
Aslında son yıllarda daha da artan karbon emisyonu azaltma çalışmaları yavaş da olsa başarılı sonuçlar sunuyor. Dünya genelinde karbon emisyonları azalıyor. Ancak veri merkezlerinin yoğun ihtiyacı karşısında temel enerji kaynağının özellikle doğal gaz olması, bu azalmanın hızını epey yavaşlatıyor. Önümüzdeki beş yıl içinde küresel enerji talebinin yaklaşık %5’ini karşılayacak olan veri merkezleri bu hızla devam ederse 2050’de bu oran %10’a yaklaşacak.
Sürdürülebilir Veri Merkezleri Oluşturmak Kaçınılmaz
Veri merkezlerinin enerji tüketimini azaltmak için yapılması gerekenlere geçmeden önce bu yoğun tüketiminin nedenlerine değinmekte fayda görüyorum. Sosyal medyanın yaygınlaşması, online bankacılık sisteminin bir standart halini alması ve devlet kurumları dahil neredeyse tüm resmi işlemleri dijital ortamlarda gerçekleşmesi, verilerin artmasında çok önemli sebepler. Ayrıca son dönemde hayatımızda hızla önemli bir yer edinen yapay zekanın bu konudaki payı oldukça fazla. Yapay zeka ile oluşturulan çok büyük veri yığınları nedeniyle veri merkezlerinin enerji talebi artıyor, yeni veri merkezlerine ihtiyaç duyuluyor.
Veri merkezlerinin enerji tüketiminde asli unsurlar, kullanılan ekipmanlar. Özellikle eski sunucular, depolama sürücüleri, ağ aygıtları ve soğutma sistemleri çalışmak için yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç duyar. Dünya genelindeki veri merkezlerinde kullanılan on milyonlarca sunucu ve tüm ekipmanı aşırı ısınmadan koruyan soğutma sistemleri ise tüketimin en yoğun olduğu parçalar. Bunlara ek olarak güç dağıtım üniteleri, kesintisiz güç kaynakları ve jeneratörler de veri merkezlerinin kesintisiz çalışması için yüksek miktarda enerji tüketen ekipmanlar.
Veri merkezlerinin enerji tüketimini sürdürülebilirlik anlayışıyla uyumla hale getirmek, enerji verimliliği ve tasarrufu sağlamak için ise yenilikçi bir yaklaşım sergilemek gerekiyor. İlk olarak tüm donanımların enerji verimli olan seçeneklerle değiştirilmesi şart. Daha az enerjiyle daha çok performans sunabilen modern sunucular ve depolama cihazları kullanılarak enerji tüketimini önemli bir oranda azaltmak mümkün. Ayrıca sanallaştırma teknolojilerine daha fazla yatırım yaparak daha az sunucu ile aynı iş yükünün yönetilebilmesi mutlaka sağlanmalı.
Buna ek olarak önemli tüketim alanlarından biri olan soğutma sistemlerinde de modern yaklaşımlar benimsenmeli. Sıcak ve soğuk hava akışını optimum düzeye çıkaracak koridor ve yerleşim tasarımı ile soğutma verimliliği artırılabilir. Ayrıca tasarımda uygun dış ortam şartları ile doğal soğutma da makinelerle sağlanan soğutmaya olan talebi azaltacaktır. Tabii kullanılan klimaların da enerji verimliliği yüksek modellerden seçilmesi olmazsa olmaz.
Sunucu ve soğutma sistemlerinde yapılacak düzenlemelere ek olarak veri çağında teknolojiden ve verilerden yararlanmamak olmaz. Modern güç yönetim sistemleri ile ver merkezindeki enerji kullanımı dijital araçlarla takip edilerek aşırı soğutma, yetersiz soğutma, gereksiz sunucu kullanımı gibi enerji verimliliğini düşüren durumlara karşı otomatik kontrol sağlanabilir. Böylece gereksiz ve yanlış tüm kullanımlar önlenebilir.
Tüm bunlarla birlikte veri merkezinin konumu, tasarımı ve temel enerji kaynağı da mutlaka sürdürülebilirliğe uygun olmalı. Doğal soğutma yöntemlerinden daha fazla yararlanılabilecek iklim şartlarına sahip bölgelere yatırım yapılması ve veri merkezlerinde kullanılacak enerjinin güneş, rüzgar, hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edilmesi ile bu merkezlerin sürdürülebilirliğe olan olumsuz etkileri en düşük seviyeye indirilebilir.
Kısacası veri merkezlerinin enerji tüketiminin sürdürülebilirliğe olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için sürdürülebilir veri merkezleri inşa etmek şart. Daha az enerjiyle daha yüksek performans sunacak bu çevre dostu merkezler ile gelecek yıllarda katlanarak artacak veriler güvenle işlenip depolanabilir.