Bu yıl 10 Mayıs – 23 Kasım 2025 tarihleri arasında düzenlenen 19. Venedik Mimarlık Bienali, dünyada mimarlığın kalbinin attığı en önemli organizasyonlardan biri. İki yılda bir düzenlenen bu organizasyon, her dönem farklı bir tema ile çeşitli disiplinleri bir araya getiriyor ve mimariyi merkeze alarak geleceğe ışık tutuyor. Carlo Ratti küratörlüğünde onlarca farklı ülkeden yüzlerce farklı katılımcının yer aldığı bu kapsamlı bienalin bu yılki teması ise “Zeka. Doğal. Yapay. Kolektif” başlığıyla duyurulmuştu.
Son dönemde mimarlığın merkezine iklim krizini önleme çabalarını ele aldığını söyleyen Ratti; bu tema ile aslında yalnızca iklim krizini önlemek için değil, aynı zamanda bir değişim ve dönüşüm içinde olan dünyaya uyum sağlanması için çalışılmasını da vurguluyor. İnsan zekasının belki gelecekte kendinden daha zeki olacak yapay zekayı geliştirmesinden ve teknolojik atılımın her geçen gün daha da hızlanmasından hareketle kolektif insan bilgisinin doğayla harmanlanarak yeni bir mimarlık anlayışının geliştirilmesi, bu temanın asıl mesajı.
Mimarlık, mühendislik, veri bilimi, sanat, biyoloji, sosyoloji gibi farklı disiplinleri bir araya getiren Venedik Mimarlık Bienali, çağımızın en önemli gündemlerinden biri olan kentsel dönüşüm ve kapsamlı kentsel planlamada yapay zekanın, teknolojinin ve doğanın bir araya getirilmesiyle bu karmaşık sorunlara daha başarılı çözümler üretilmesine odaklanıyor. Yani insanlığın içinde bulunduğu dönüşümden yola çıkarak geleceği tasarlamaya odaklanıyor. Örneğin zaman zaman geri plana itilse de değeri asla azalmayan biyomimikriyi bir sorun çözme yolu olarak öne çıkarıyor. Öyle görünüyor ki kentsel planlamada doğadan ilham almak -hatta doğayı taklit etmek- mimarlığın geleceğinde önemli bir yer tutacak.
Yapay zekadan beslenen teknolojilerle doğal malzemelerin şehirlerde nasıl daha verimli kullanılabileceğine yönelik örnekler, yeni tartışma konuları ve çözüm yolları bir araya getiriliyor. Aynı şekilde yapay zeka ile kentsel planlamanın optimize edilmesi, insansı robotların inşaatlardaki kullanım potansiyeli, kolektif bilgi paylaşımının mimari üzerindeki yansımaları da bienalin temel tartışma konuları arasında.
Özellikle kolektif bilgi temasında farklı disiplinlerde farklı sorunlar için geliştirilen çözümlerin mimarlıkta ve kentsel planlamada nasıl kullanılabileceği en çok dikkat çeken tartışmalar arasında. Uzay giysilerinin yalıtım özelliğinin dünyadaki zorlu inşaat alanlarında nasıl güvenlik sağlayabileceği ya da uzay mimarlığı için geliştirilen projelerden dünyamızda nasıl faydalanılabileceği gibi konular kanaatimce oldukça önemli.
Geleceğe Giden Yol: Yapay Zekadan Doğaya
Bu temaların varmak istediği nokta ise hiç şüphesiz sürdürülebilir şehircilik anlayışını geliştirerek geleceğin mimarisine bugünden en doğru yolu çizmek. Malzeme israfını azaltıp geri dönüşümü en üst seviyeye çıkarırken doğal kaynak kullanımını da verimli kılmak, ilk hedefler arasında. Tabii yapay zeka ve robotik teknolojilerden faydalanarak inşaatları daha verimli ve güvenli hale getirirken doğadan ilham alarak mevcut kent dokusunu bu hedeflere uygun hale getirmek için de önemli projeler geliştiriliyor.
Özellikle mevcut kent dokusunu koruma yaklaşımı, şehirleri yıkıp yeniden yapmak yerine kaynakları daha verimli kullanarak şehirleri dönüştürmeyi hedefliyor. Yani sürdürülebilir şehirciliğin bir şartı olarak zaman ve kaynak kullanımında da verimlilik hedefleniyor.
Venedik’in farklı noktalarını sergi alanlarına, deneysel merkezlere ve laboratuvarlara dönüştüren 19. Venedik Mimarlık Bienali’nin teması doğrultusunda mekânsal ve sosyal dönüşümü merkeze alan çok sayıda eser ile karşılaşmak mümkün. Bina cephelerinden pavyonlara ve büyük sergi alanlarına kadar kapsamlı bir deneyim sunan bienalde dünyanın birçok farkı ülkesinden katılımcılar yer aldığı gibi Türkiye Pavyonu da bulunuyor.
Türkiye Pavyonu’ndan yer alan Yerebasan isimli proje, toprağı merkeze alıyor. Medeniyetleri, geçmişi, sürdürülebilirliği ve ekosistemi anlamak için anlamak için toprağın itildiği geri plandan kurtarılması gerektiğini vurgulayan Yerebasan, toprağın bir yaşam alanı olduğu kadar hafıza taşıyıcısı olduğunu da savunuyor. Yani geleceği şekillendirmek için toprağı dinlemeyi, tanımayı, öğrenmeyi vurguluyor. Farkı disiplinleri bir araya getirerek bugünden geleceğe giden yolu inşa etmeye odaklanıyor.