Kişisel Blog

Yenilenebilir Enerjide İnovatif Yöntemler Artıyor

Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Enerji Ajansı’nın bir raporu çıktı karşıma. Dikkatimi çeken noktalardan biri son birkaç yıldır önem geçen temiz enerji yatırımlarının, fosil yakıt yatırımları ile arasındaki farkın gittikçe açılıyor olması. Öyle ki dünya genelinde toplam 2.8 trilyon dolara ulaşması beklenen yatırımın 1.7 trilyon dolardan fazlasını temiz enerji yatırımlarından oluşacağı öngörülüyor.

Buradan da anlaşılacağı üzere hemen her ülkenin ve bu sektördeki her şirketin ilgisi yeşil enerjiye kaymış durumda. Bunun bir sonucu olarak da her geçen gün yeni bir gelişme ya da yeşil enerji projesi ile karşılaşıyoruz. En kalabalık şehirlerden kırsal bölgelere kadar birçok noktada yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttığına şahit oluyoruz. Örneğin New York gibi dünyanın en önemli şehirlerinden birinde elektrik şebekesi, enerji talebinin %20’sini bir saatliğine güneş enerjisiyle karşıladı ve en yüksek güneş enerjisi üretimi rekorunu kırdı.

Temiz enerjiyle ilgili son dönemde hızlandırılan çalışmalardan biri de hidrojen enerjisini merkeze alıyor. Özellikle Almanya’nın, yakın gelecekte en önemli enerji kaynaklarından biri olması beklenen hidrojen enerjisini yaygınlaştırmak için yasal düzenlemeler yapması, bu konudaki kararlılığı ortaya koyuyor.

Tabii bunların dışında dünyanın farklı bölgelerinde başka yenilenebilir enerji projeleri de var. Lübnan’daki güneş enerjisi kullanan fırın da buna örnek olarak gösterilebilir. Ülkedeki enerji sıkıntısı nedeniyle jeneratörlerle çalışmak zorunda kalan bir fırın, Lübnanlı Partners with Sun isimli şirketin tasarladığı güneş fırını ile güneş enerjisinden faydalanıyor. Böylece hem maliyetlerini büyük ölçüde düşürüyor hem de temiz enerjiye katkı sağlamış oluyor.

Güneş ve Rüzgar Birlikte Daha Güçlü

Fransız girişim Unéole de güneş ve rüzgar enerjisini bir arada kullanarak yenilenebilir enerji kaynaklarından maksimum oranda faydalanmayı hedefliyor. Güneş enerjisi panellerinden oluşan çatının altına yerleştirilen rüzgar türbinleri sayesinde iki kaynaktan beslenerek standart güneş enerjisi panellerinden yarı yarıya daha fazla enerji üretebilen bu platform, farklı hava koşullarında da kullanılabilir.

Güneş enerjisinden faydalanan inovatif projelerden bir diğeri de Kaliforniya’daki kuraklığa çözüm olarak Solar AquaGrid tarafından geliştirildi. Açık kanallardan oluşan su dağıtım sisteminde kuraklık nedeniyle suyun buharlaşmasını önlemek için kanalların üzerinin hem enerji üretecek hem de buharlaşmayı azaltacak güneş panelleri ile kaplanması üzerinde çalışılıyor. Bu sayede de su tasarrufuna ek olarak milyonlarca hanenin ihtiyacını karşılayacak elektrik üretilmesi hedefleniyor.

Yine Kaliforniya merkezli Ubiquitous Technology isimli firma ise şeffaf panelleri pencerelere cam olarak monte ederek enerji üretmeye odaklanmış durumda. Ultraviyole ve kızılötesi ışıkları emip enerjiye dönüştüren bu teknoloji, güneş ışınlarının ise geçmesine izin veriyor. Yani hem güneş ışığını engellemiyor hem de görünmez ışınlardan, binanın ihtiyacının yarısına yakınını karşılayacak enerji üretebiliyor.

Güneş enerjisine yapılan yatırımların benzerini rüzgar enerjisi için de görmek mümkün. ABD merkezli Aeromine, hareketli parçaları olmayan rüzgar jeneratörleri ile rüzgardan enerji üretecek bir sistem geliştirmiş durumda. Çatıların kenarlarına monte edilecek bu sistem ile doğal hava akışı, özel kanatçıklar sayesinde dahili türbinin enerji üretmesini sağlıyor. Üstelik batarya ile depolama imkanı sayesinde bir binanın enerji ihtiyacının tamamının karşılanması hedefleniyor.

Kısacası farklı coğrafyalarda geliştirilen yenilenebilir enerji projelerinin ortak özelliği, doğal kaynaklardan maksimum seviyede faydalanmak. Yenilikçi teknolojiler ve inovatif yaklaşımla geliştirilen projeler yaygınlaştıkça fosil kaynaklara olan bağımlılıktan kurtulabilir, sıfır karbon hedefi ve sürdürülebilirlik konusunda daha etkili adımlar atabiliriz.
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon