Yapı Sektöründe Yeni Bir Yaklaşım: Off-site Construction
Yapı sektörü, her geçen gün yeni teknolojilerle ve yaklaşımlarla gelişiyor, değişiyor. Üstelik bu değişim, en temel inşaat uygulamalarını bile kapsayabiliyor. Son yıllarda daha fazla konuşulur olan off-site construction yani saha dışı inşaat kavramı da bu değişime örnek olarak verilebilir. Peki, off-site construction nedir?
On-site construction yani yerinde inşaat, yapıların kalıcı olacakları alanlarda inşa edildiği geleneksel inşaat yöntemi. Temelden son aşamaya kadar tüm süreç, yapının kalıcı olacağı yerde yürütülür ve birçok avantajı ile dezavantajı vardır. Örneğin tasarım ve detaylarda son anda değişiklikler yapılabilir, kişisel ya da bölgesel ihtiyaçlara uygun özelleştirmeler yapılabilir, herhangi bir sürecin aksaması durumunda inşa süresi uzasa da yenilemek ve genişletmek kolaydır. Bunlar geleneksel inşaat yönteminin avantajları olarak kabul edilebilir.
Ancak bazı durumlarda geleneksel yöntem, dezavantajlar da getirebilir. İnşaatın tüm sürecinin yürütüleceği alanın çalışmaya ve malzeme taşımaya elverişsiz olması, hava durumu nedeniyle çalışmanın durması ya da en eski yöntemlerle çalışılıyorsa iş güvenliğinin riske atılması bunlara örnek olarak verilebilir. İşte, hem bu gibi dezavantajlı durumlarda hem de farklı faydalara sahip olmak için özellikle son yıllarda daha sık uygulanır olan off-site consturaction devreye girer.
Saha dışı inşaat olarak tanımlanan bu yöntem; inşaatın, yapının kalıcı olarak konumlanacağı alandan farklı bir noktada modüller halinde tasarlanıp imal edilmesini ve sahada kurulumunun yapılmasını ifade eder. Yani bir fabrikada üretilen yapı parçaları, yapının yükseleceği alana taşınır ve önceden planlanan şekilde monte edilir. Böylece bir yapı inşa edilmiş olunur. Bu noktada saha dışı inşaat ile modüler inşaat arasındaki fark nedir diye sorabilirsiniz?
Yöntem olarak hemen hemen aynı olsalar da saha dışı inşaat, kalıcı yapılara odaklanırken modüler yapılar ise kalıcı olma hedefi gütmez. Hatta yeri değiştirilebilir yapıları daha çok kapsar. Yani birbirine çok benzeyen, ama hedefleri farklı olan iki modern inşaat yöntemi diyebiliriz.
Her bir parçanın önceden tasarlanması ve her ayrıntısının dikkatle takip edilmesi sayesinde kaliteli sonuçlar sunan saha dışı inşaatın tercih edilmesinin ise birçok sebebi bulunur. Teslim tarihi çok kısa olan çok sayıda yapı inşa etme gerekliliği, yapının kalıcı olacağı alanın yani şantiye bölgesinin uzun süre çalışmaya müsait olmaması, aşırı hava koşulları nedeniyle açık havada uzun süre çalışılamaması veya bina yüksekliğinin risk teşkil etmesi gibi nedenlerle bu yöntem tercih edilebilir.
Bu zorunlu haller dışında off-site construction faydalarından da söz etmek mümkün. İlk olarak şantiye alanının daha az kullanılmasını, bu nedenle de inşaat trafiğini azaltır. Yani işlek bölgelerde ya da dar alanlarda yapılacak inşaatların günlük hayata olan etkisi minimuma indirilebilir bu yöntemle. Ayrıca İnşaatın kendisi de çok daha kısa sürede tamamlanabilir. Çünkü gerekli parçalar saha dışında üretileceği için modüllerin kurulumu daha az zaman alacaktır.
Modüler parçaların önceden tasarlanıp üretilmesi, kurulum ve diğer uygulamalar da hesaba katılarak maliyetin çok daha doğru şekilde tahmin edilebilmesini ve hesaplanabilmesini sağlar. Tabi birbirine benzeyen bolca yapı parçası kullanılacağı için doğru planlama ve tasarım ile harcama dengesi de korunabilir. Üstelik optimum ham madde ile üretim yapılacağı için ortaya çıkacak inşaat atığı da oldukça düşük seviyede kalır.
Bunlarla birlikte yüksek alanlar, zorlu hava koşulları ve inşaat ortamının getirebildiği güvenlik riskleri de bu yöntem ile minimum seviyeye çekilir. Yani hem işçiler hem de inşaat ekipmanları için daha güvenli bir alan elde edilmiş olur. Hız, güvenlik, pratiklik ve düşük maliyet gibi saha dışı inşaat avantajlarının yanında dezavantaj olarak kabul edilebilecek önemli bir nokta bulunduğunu da hatırlatmak isterim. Saha dışı inşaat, yüksek derecede ve ayrıntılı bir planlama gerektirir. Ekipler arası koordinasyon, her bir parçanın diğer ile uyumu ve zamanlama, inşaat süreci başlamadan planlanmalı ve gözden geçirilerek her türlü hata tespit edilmelidir. Ayrıca üretilecek yapı parçalarının nakliye ve saha içi taşımaya uygun olması gerekliliği de gözden kaçırılmamalı.
Tüm bu artıları ve eksileri göz önünde bulundurulduğunda yapı sektörünün geleceğinde saha dışı inşaat uygulamalarının önemli bir yer tutacağını tahmin etmek güç değil. Daha az zamanda daha çok üretim yapılması sağlandıkça gelecekte bu yöntemi çok daha yaygın bir şekilde göreceğimizi düşünüyorum.
On-site construction yani yerinde inşaat, yapıların kalıcı olacakları alanlarda inşa edildiği geleneksel inşaat yöntemi. Temelden son aşamaya kadar tüm süreç, yapının kalıcı olacağı yerde yürütülür ve birçok avantajı ile dezavantajı vardır. Örneğin tasarım ve detaylarda son anda değişiklikler yapılabilir, kişisel ya da bölgesel ihtiyaçlara uygun özelleştirmeler yapılabilir, herhangi bir sürecin aksaması durumunda inşa süresi uzasa da yenilemek ve genişletmek kolaydır. Bunlar geleneksel inşaat yönteminin avantajları olarak kabul edilebilir.
Ancak bazı durumlarda geleneksel yöntem, dezavantajlar da getirebilir. İnşaatın tüm sürecinin yürütüleceği alanın çalışmaya ve malzeme taşımaya elverişsiz olması, hava durumu nedeniyle çalışmanın durması ya da en eski yöntemlerle çalışılıyorsa iş güvenliğinin riske atılması bunlara örnek olarak verilebilir. İşte, hem bu gibi dezavantajlı durumlarda hem de farklı faydalara sahip olmak için özellikle son yıllarda daha sık uygulanır olan off-site consturaction devreye girer.
Saha dışı inşaat olarak tanımlanan bu yöntem; inşaatın, yapının kalıcı olarak konumlanacağı alandan farklı bir noktada modüller halinde tasarlanıp imal edilmesini ve sahada kurulumunun yapılmasını ifade eder. Yani bir fabrikada üretilen yapı parçaları, yapının yükseleceği alana taşınır ve önceden planlanan şekilde monte edilir. Böylece bir yapı inşa edilmiş olunur. Bu noktada saha dışı inşaat ile modüler inşaat arasındaki fark nedir diye sorabilirsiniz?
Yöntem olarak hemen hemen aynı olsalar da saha dışı inşaat, kalıcı yapılara odaklanırken modüler yapılar ise kalıcı olma hedefi gütmez. Hatta yeri değiştirilebilir yapıları daha çok kapsar. Yani birbirine çok benzeyen, ama hedefleri farklı olan iki modern inşaat yöntemi diyebiliriz.
Her bir parçanın önceden tasarlanması ve her ayrıntısının dikkatle takip edilmesi sayesinde kaliteli sonuçlar sunan saha dışı inşaatın tercih edilmesinin ise birçok sebebi bulunur. Teslim tarihi çok kısa olan çok sayıda yapı inşa etme gerekliliği, yapının kalıcı olacağı alanın yani şantiye bölgesinin uzun süre çalışmaya müsait olmaması, aşırı hava koşulları nedeniyle açık havada uzun süre çalışılamaması veya bina yüksekliğinin risk teşkil etmesi gibi nedenlerle bu yöntem tercih edilebilir.
Bu zorunlu haller dışında off-site construction faydalarından da söz etmek mümkün. İlk olarak şantiye alanının daha az kullanılmasını, bu nedenle de inşaat trafiğini azaltır. Yani işlek bölgelerde ya da dar alanlarda yapılacak inşaatların günlük hayata olan etkisi minimuma indirilebilir bu yöntemle. Ayrıca İnşaatın kendisi de çok daha kısa sürede tamamlanabilir. Çünkü gerekli parçalar saha dışında üretileceği için modüllerin kurulumu daha az zaman alacaktır.
Modüler parçaların önceden tasarlanıp üretilmesi, kurulum ve diğer uygulamalar da hesaba katılarak maliyetin çok daha doğru şekilde tahmin edilebilmesini ve hesaplanabilmesini sağlar. Tabi birbirine benzeyen bolca yapı parçası kullanılacağı için doğru planlama ve tasarım ile harcama dengesi de korunabilir. Üstelik optimum ham madde ile üretim yapılacağı için ortaya çıkacak inşaat atığı da oldukça düşük seviyede kalır.
Bunlarla birlikte yüksek alanlar, zorlu hava koşulları ve inşaat ortamının getirebildiği güvenlik riskleri de bu yöntem ile minimum seviyeye çekilir. Yani hem işçiler hem de inşaat ekipmanları için daha güvenli bir alan elde edilmiş olur. Hız, güvenlik, pratiklik ve düşük maliyet gibi saha dışı inşaat avantajlarının yanında dezavantaj olarak kabul edilebilecek önemli bir nokta bulunduğunu da hatırlatmak isterim. Saha dışı inşaat, yüksek derecede ve ayrıntılı bir planlama gerektirir. Ekipler arası koordinasyon, her bir parçanın diğer ile uyumu ve zamanlama, inşaat süreci başlamadan planlanmalı ve gözden geçirilerek her türlü hata tespit edilmelidir. Ayrıca üretilecek yapı parçalarının nakliye ve saha içi taşımaya uygun olması gerekliliği de gözden kaçırılmamalı.
Tüm bu artıları ve eksileri göz önünde bulundurulduğunda yapı sektörünün geleceğinde saha dışı inşaat uygulamalarının önemli bir yer tutacağını tahmin etmek güç değil. Daha az zamanda daha çok üretim yapılması sağlandıkça gelecekte bu yöntemi çok daha yaygın bir şekilde göreceğimizi düşünüyorum.