Temiz Enerjiye Geçişte Güç Depolama Yöntemleri Teknolojiden Destek Alıyor
Dünyamızın geleceği için yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine zaman zaman değiniyorum. Gücümüzü hala büyük bir oranda fosil yakıtlardan alsak da yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar her geçen gün artıyor, yeni kaynaklar için çalışmalar yürütülüyor. Küresel iklim değişikliği, su stresi, gıda krizi, ekstrem doğa olayları, doğal kaynakların tükenme noktasına gelmesi gibi birçok acı gerçekle yüzleştikçe bu çalışmaların gerekliliğini de daha iyi anlıyoruz.
Tabii yalnızca temiz enerji kaynaklarının üretim oranını artırmak yetmez. Aynı zamanda elde edilen enerjiyi de verimli kullanmak gerekiyor. Hem doğayı hem de ekonomileri koruyacak şekilde düşük maliyetli, karbon salımını artırmayan, sürdürülebilir, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim artsa da verimlilik açısından belli noktalarda hala atılması gereken adımlar var. Bunların başında da elde edilen enerjiyi depolama konusu geliyor.
Özellikle yenilenebilir enerji tesislerinin ülkenin ya da bölgenin geneline eşit bir şekilde dağılmadığı, altyapı çalışmalarının tamamlanmadığı, farklı aksaklıkların sıklıkla yaşanabildiği ülkeler için güç depolama yöntemlerinin hızla geliştirilmesi şart. Ayrıca doğası gereği zaman zaman dalgalanmalar yaşanabilmesi yani güneş ve rüzgar gibi kaynakların yoğunluklarının artıp azalabilmesi de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin sağlık bir şekilde depolanmasını gerekli kılıyor.
Zayıf arz güvenliği, üretim yetersizliği, sorunlu ya da gelişmemiş şebeke altyapısı, zayıf kayıp kontrol gibi nedenlerle ihtiyaç duyulan enerji depolama aslında günümüzde yabancı bir kavram değil. Kısıtlı olsa da farklı biçimlerde yıllardır kullanılıyor. Ancak içinde bulunduğumuz çağda verimliliğin en önemli kavramlardan biri olduğu ve gezegenimizin geleceği için enerji elde etme-tüketme biçimlerimizin değişmesi gerektiği göz önünde bulundurulursa yeni nesil güç depolama yöntemlerine olan ihtiyacımız da daha iyi anlaşılabilir.
Gelişen teknoloji ile birlikte enerji depolamak için farklı projeler geliştiriliyor. Bu yolla da fazla enerjinin daha sonra kullanılabilmesi ve verimlilik sağlanması amaçlanıyor. Örneğin Finlandiya’da bir enerji santrali, yapı işlerinde kullanılamayacak kadar düşük kaliteli kumlardan elde edilen bir kum bataryası kullanıyor.
Rüzgar ve güneş gibi kaynaklardan elde edilen enerji, kum bataryası içindeki rezistanslı ısıtıcıyı çalıştırıyor. Ardından ısıtıcı da yalıtım ile koruma altına alınmış kumu sıcak tutmak için bir fan ile ısı değişim boruları aracılığıyla ısı üretiyor. Sıcaklık sabit tutularak bu enerji depolanıyor, bölgedeki evlerle çeşitli tesislerin ısıtma ve sıcak su ihtiyacını karşılıyor. Böylece “kullan ya da kaybet” mantığı yerine “kullan ya da depola” seçeneği ile enerjinin daha verimli kullanılması sağlanıyor. Üstelik kimyasal reaksiyonlar gerektirmeyen bu yöntem, daha ucuz bir şekilde enerji depolanmasını sağlıyor.
Enerji depolamak için geliştirilen bir diğer yöntem de Posh Electric’in geliştirdiği lityum iyon fosfat piller. Enerjiyi taşınabilir hale getiren pilleri geliştirerek daha güçlü, daha verimli ve daha geniş kapasiteli depolama araçları elde etmeyi merkeze alan bu çalışma ile mevcut pil atıkları geri dönüştürülüp tekrar kullanılıyor.
Karavan, kamplarda, tiny house ve diğer yaşam alanlarında fosil yakıtlı jeneratörler yerine indüksiyonlu ocaklara ve benzer cihazlara takılabilir piller üretmeye odaklanıyor. Böylece günlük yaşamda kaynaklardan uzakta olunsa bile yenilenebilir enerjinin kullanılabilmesi sağlanırken atık yönetiminde de dünyaya destek olunması sağlanıyor.
Moxion isimli firma tarafından geliştirilen tamamen elektrikli jeneratör de bu alanda önemli çalışmalardan biri. Fosil yakıtlı jeneratörlere alternatif olarak geliştirilen bu projede kamyonlara entegre edilen mobil jeneratörler yüksek miktarda güç depolayabiliyor. Bu yeni nesil akü sistemi, taşınabilir tasarımı ve boyutlarıyla özellikle taşımacılık sektöründe karbon emisyonunu mümkün olan en düşük seviyeye indirmek için kritik bir görev üstlenebilir. İhtiyaç duyulan yere taşınabilmesi ve geniş kapasitesi, bu teknolojinin hızla yaygınlaşmasına yardımcı olabilir.
Başta taşımacılık sektörü olmak üzere araçların elektrikli hale getirilmesi için geliştirilen projelerden biri de ABD merkezli Evolectric tarafından geliştirilen çözüm. Fosil yakıtla çalışan araçları tamamen pille çalışan elektrikli araçlara dönüştürmeyi hedefliyor. Böylece mevcut filolardaki araçların yenilenmesine gerek kalmadan araçlar sürdürülebilirlik hedeflerine uygun hale getirilebiliyor. Yani maliyetleri artırmadan dünyanın geleceğine katkı sağlanması için bir yol sunuyor.
Temiz enerjiye geçişte katkı sağlayabilecek güç depolama yöntemlerinden bir diğer ise depolama aracının yani pilin kendisine odaklanıyor. Pillerde kullanılan nadir elementlerin hem temini hem de işlenmesi çeşitli olumsuzlukları beraberinde getirebildiği için bir grup MIT uzmanı, kobalt ve nikel gibi elementler yerine lityum iyon pil gelişimi üzerinde çalışıyor.
Üstelik geliştirilen bu pilin kullanım alanının da en başta elektrikli araç bataryaları olması hedefleniyor. Var olan lityum iyon pil teknolojisini geliştirerek daha düşük maliyetle daha yüksek iletim kapasitesi sunmayı amaçlayan proje sayesinde yenilenebilir enerjinin taşınması kadar nadir elementlerin tedariki için doğaya verilen zararın da önüne geçilmesine katkı sağlanabilecek.
Kısacası güç depolama alanında birçok proje geliştiriliyor. Bazıları daha yüksek kapasite, bazıları daha yeşil üretim gibi noktalara odaklanan bu projelerin sayısı arttıkça temiz enerjiye geçiş için elimiz çok daha güçlü olabilir.
Tabii yalnızca temiz enerji kaynaklarının üretim oranını artırmak yetmez. Aynı zamanda elde edilen enerjiyi de verimli kullanmak gerekiyor. Hem doğayı hem de ekonomileri koruyacak şekilde düşük maliyetli, karbon salımını artırmayan, sürdürülebilir, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim artsa da verimlilik açısından belli noktalarda hala atılması gereken adımlar var. Bunların başında da elde edilen enerjiyi depolama konusu geliyor.
Özellikle yenilenebilir enerji tesislerinin ülkenin ya da bölgenin geneline eşit bir şekilde dağılmadığı, altyapı çalışmalarının tamamlanmadığı, farklı aksaklıkların sıklıkla yaşanabildiği ülkeler için güç depolama yöntemlerinin hızla geliştirilmesi şart. Ayrıca doğası gereği zaman zaman dalgalanmalar yaşanabilmesi yani güneş ve rüzgar gibi kaynakların yoğunluklarının artıp azalabilmesi de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin sağlık bir şekilde depolanmasını gerekli kılıyor.
Zayıf arz güvenliği, üretim yetersizliği, sorunlu ya da gelişmemiş şebeke altyapısı, zayıf kayıp kontrol gibi nedenlerle ihtiyaç duyulan enerji depolama aslında günümüzde yabancı bir kavram değil. Kısıtlı olsa da farklı biçimlerde yıllardır kullanılıyor. Ancak içinde bulunduğumuz çağda verimliliğin en önemli kavramlardan biri olduğu ve gezegenimizin geleceği için enerji elde etme-tüketme biçimlerimizin değişmesi gerektiği göz önünde bulundurulursa yeni nesil güç depolama yöntemlerine olan ihtiyacımız da daha iyi anlaşılabilir.
Alternatif Depolama Yolları, Daha Yeşil Üretim
Gelişen teknoloji ile birlikte enerji depolamak için farklı projeler geliştiriliyor. Bu yolla da fazla enerjinin daha sonra kullanılabilmesi ve verimlilik sağlanması amaçlanıyor. Örneğin Finlandiya’da bir enerji santrali, yapı işlerinde kullanılamayacak kadar düşük kaliteli kumlardan elde edilen bir kum bataryası kullanıyor.
Rüzgar ve güneş gibi kaynaklardan elde edilen enerji, kum bataryası içindeki rezistanslı ısıtıcıyı çalıştırıyor. Ardından ısıtıcı da yalıtım ile koruma altına alınmış kumu sıcak tutmak için bir fan ile ısı değişim boruları aracılığıyla ısı üretiyor. Sıcaklık sabit tutularak bu enerji depolanıyor, bölgedeki evlerle çeşitli tesislerin ısıtma ve sıcak su ihtiyacını karşılıyor. Böylece “kullan ya da kaybet” mantığı yerine “kullan ya da depola” seçeneği ile enerjinin daha verimli kullanılması sağlanıyor. Üstelik kimyasal reaksiyonlar gerektirmeyen bu yöntem, daha ucuz bir şekilde enerji depolanmasını sağlıyor.
Enerji depolamak için geliştirilen bir diğer yöntem de Posh Electric’in geliştirdiği lityum iyon fosfat piller. Enerjiyi taşınabilir hale getiren pilleri geliştirerek daha güçlü, daha verimli ve daha geniş kapasiteli depolama araçları elde etmeyi merkeze alan bu çalışma ile mevcut pil atıkları geri dönüştürülüp tekrar kullanılıyor.
Karavan, kamplarda, tiny house ve diğer yaşam alanlarında fosil yakıtlı jeneratörler yerine indüksiyonlu ocaklara ve benzer cihazlara takılabilir piller üretmeye odaklanıyor. Böylece günlük yaşamda kaynaklardan uzakta olunsa bile yenilenebilir enerjinin kullanılabilmesi sağlanırken atık yönetiminde de dünyaya destek olunması sağlanıyor.
Moxion isimli firma tarafından geliştirilen tamamen elektrikli jeneratör de bu alanda önemli çalışmalardan biri. Fosil yakıtlı jeneratörlere alternatif olarak geliştirilen bu projede kamyonlara entegre edilen mobil jeneratörler yüksek miktarda güç depolayabiliyor. Bu yeni nesil akü sistemi, taşınabilir tasarımı ve boyutlarıyla özellikle taşımacılık sektöründe karbon emisyonunu mümkün olan en düşük seviyeye indirmek için kritik bir görev üstlenebilir. İhtiyaç duyulan yere taşınabilmesi ve geniş kapasitesi, bu teknolojinin hızla yaygınlaşmasına yardımcı olabilir.
Başta taşımacılık sektörü olmak üzere araçların elektrikli hale getirilmesi için geliştirilen projelerden biri de ABD merkezli Evolectric tarafından geliştirilen çözüm. Fosil yakıtla çalışan araçları tamamen pille çalışan elektrikli araçlara dönüştürmeyi hedefliyor. Böylece mevcut filolardaki araçların yenilenmesine gerek kalmadan araçlar sürdürülebilirlik hedeflerine uygun hale getirilebiliyor. Yani maliyetleri artırmadan dünyanın geleceğine katkı sağlanması için bir yol sunuyor.
Temiz enerjiye geçişte katkı sağlayabilecek güç depolama yöntemlerinden bir diğer ise depolama aracının yani pilin kendisine odaklanıyor. Pillerde kullanılan nadir elementlerin hem temini hem de işlenmesi çeşitli olumsuzlukları beraberinde getirebildiği için bir grup MIT uzmanı, kobalt ve nikel gibi elementler yerine lityum iyon pil gelişimi üzerinde çalışıyor.
Üstelik geliştirilen bu pilin kullanım alanının da en başta elektrikli araç bataryaları olması hedefleniyor. Var olan lityum iyon pil teknolojisini geliştirerek daha düşük maliyetle daha yüksek iletim kapasitesi sunmayı amaçlayan proje sayesinde yenilenebilir enerjinin taşınması kadar nadir elementlerin tedariki için doğaya verilen zararın da önüne geçilmesine katkı sağlanabilecek.
Kısacası güç depolama alanında birçok proje geliştiriliyor. Bazıları daha yüksek kapasite, bazıları daha yeşil üretim gibi noktalara odaklanan bu projelerin sayısı arttıkça temiz enerjiye geçiş için elimiz çok daha güçlü olabilir.