Sürdürülebilirlik İçin Teknoloji ve Doğa El Ele Çalışıyor: Biyomimikri Nedir?
Şu sözü çok duymuşsunuzdur: İnsanoğlu ne kadar gelişirse gelişsin, ilhamını her zaman doğadan alır. Aslında bu bir sözden çok daha fazlasıdır. Biyomimikri denen kavram tam olarak bunu ifade eder. Peki, biyomimikri nedir, neye yarar?
Var olan ya da gelecekte yaşanması muhtemel problemlere çözüm üretebilmek için doğanın çalışma mekanizmasını ve döngüsünü inceleyerek cevaplar üretmek olarak tanımlanabilir. Özellikle sürdürülebilirlik kavramıyla birlikte daha da önem kazanan biyomimikri sayesinde tasarımda ve uygulamada doğadan ilham almak, onu taklit ederek modern ve gerekirse teknolojik çözümleri hayata geçirmek mümkün hale gelir.
20. yüzyılın ortasında ilk kez kullanılan bir kavram olsa da neredeyse varlığı insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu hemen her probleminde çözümü ilk olarak doğada arar. Uçmak, yüzmek, yürümek, beslenmek gibi temel davranışlar bile doğanın yansımaları olarak kabul edilebilir. Doğanın çalışma prensibinde her şey işlevseldir. Sadece görünüm ya da lüks için neredeyse hiçbir şey bulmak mümkün değildir. Ancak tüm işlevselliklerine rağmen var olan her şeyde estetik bir yan da göze çarpar. Üstelik bu çözümler anlık ya da doğal döngüye zararlı seçenekler de değildir. Yani sürdürülebilirdir. İhtiyaç kadarını kullanma, işbirliğine ve işlevselliğe odaklanma, uzmanlaşma, sınırları bilme gibi çeşitli kriterler de doğanın çözümlerine yön verir.
İşte, biyomimikri kavramı da bu kriterlerden yola çıkarak modern çağda doğadan ilham alıp teknolojiyi işlevselliğe yönlendirmeyi hedefler. DNA sarmalından kuş kanadının aerodinamik yapısına kadar her şeyi inceler, bunu insanlığın hayatını daha kolay hale getirmek için kullanır. Biyomimikri önce problemi belirler, ardından doğayı gözlemleyerek benzer problemleri ve var olan çözümleri araştırır, son olarak da başarılı çözümleri taklit ederek uygulamaya geçer. Bunu yaparken de doğa prensiplerine, sürdürülebilirliğe bağlı kalır. Peki, biyomimikrinin kullanım alanları nelerdir?
Teknoloji ve doğa bir araya gelirse bunun yansımaları mutlaka mimaride görülür. Bu nedenle biyomimikrinin mimaride birçok örneğini görmek mümkün. Birkaç yıl önce çatısı yanan Notre Dame Katedrali’nin yeni çatısının enerji üretebilen organik malzemelerden yapılması fikri buna örnek olarak verilebilir. Ya da Dublin’de, hava kirliliğine çözüm olarak binaların dış yüzeylerini, kirli havayı emen alglerle kaplamak, Pekin’deki ulusal stadyumu inşa ederken dayanıklılık ve hava geçirgenliği için kuş yuvasından ilham almak da biyomimikrinin mimarideki örnekleri olarak gösterilebilir.
Bunların dışında biyomimikrinin kullanım alanları oldukça geniştir. Bitkilerden ve örümceklerden ilham alarak cırt cırt bantların üretilmesi, hızlı trenlerdeki sürtünmeyi ve ses çıkarmayı ortadan kaldırmak için yalıçapkını gagasından esinlenilmesi, daha hızlı uçaklar için kuşların kanatlarının detaylıca incelenmesi, biyomimikri örnekleri arasında yer alır. Kısacası insanlık olarak doğanın ayrılmaz bir parçasıyız ve ihtiyacımız olan tüm çözümler için başvurmamız gereken ilk adres de doğanın kendisi. Bize sadece zarar vermeyecek şekilde onu taklit etmek ve çözümleri diğer problemlere uyarlamak düşüyor.
Var olan ya da gelecekte yaşanması muhtemel problemlere çözüm üretebilmek için doğanın çalışma mekanizmasını ve döngüsünü inceleyerek cevaplar üretmek olarak tanımlanabilir. Özellikle sürdürülebilirlik kavramıyla birlikte daha da önem kazanan biyomimikri sayesinde tasarımda ve uygulamada doğadan ilham almak, onu taklit ederek modern ve gerekirse teknolojik çözümleri hayata geçirmek mümkün hale gelir.
20. yüzyılın ortasında ilk kez kullanılan bir kavram olsa da neredeyse varlığı insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanoğlu hemen her probleminde çözümü ilk olarak doğada arar. Uçmak, yüzmek, yürümek, beslenmek gibi temel davranışlar bile doğanın yansımaları olarak kabul edilebilir. Doğanın çalışma prensibinde her şey işlevseldir. Sadece görünüm ya da lüks için neredeyse hiçbir şey bulmak mümkün değildir. Ancak tüm işlevselliklerine rağmen var olan her şeyde estetik bir yan da göze çarpar. Üstelik bu çözümler anlık ya da doğal döngüye zararlı seçenekler de değildir. Yani sürdürülebilirdir. İhtiyaç kadarını kullanma, işbirliğine ve işlevselliğe odaklanma, uzmanlaşma, sınırları bilme gibi çeşitli kriterler de doğanın çözümlerine yön verir.
İşte, biyomimikri kavramı da bu kriterlerden yola çıkarak modern çağda doğadan ilham alıp teknolojiyi işlevselliğe yönlendirmeyi hedefler. DNA sarmalından kuş kanadının aerodinamik yapısına kadar her şeyi inceler, bunu insanlığın hayatını daha kolay hale getirmek için kullanır. Biyomimikri önce problemi belirler, ardından doğayı gözlemleyerek benzer problemleri ve var olan çözümleri araştırır, son olarak da başarılı çözümleri taklit ederek uygulamaya geçer. Bunu yaparken de doğa prensiplerine, sürdürülebilirliğe bağlı kalır. Peki, biyomimikrinin kullanım alanları nelerdir?
Teknoloji ve doğa bir araya gelirse bunun yansımaları mutlaka mimaride görülür. Bu nedenle biyomimikrinin mimaride birçok örneğini görmek mümkün. Birkaç yıl önce çatısı yanan Notre Dame Katedrali’nin yeni çatısının enerji üretebilen organik malzemelerden yapılması fikri buna örnek olarak verilebilir. Ya da Dublin’de, hava kirliliğine çözüm olarak binaların dış yüzeylerini, kirli havayı emen alglerle kaplamak, Pekin’deki ulusal stadyumu inşa ederken dayanıklılık ve hava geçirgenliği için kuş yuvasından ilham almak da biyomimikrinin mimarideki örnekleri olarak gösterilebilir.
Bunların dışında biyomimikrinin kullanım alanları oldukça geniştir. Bitkilerden ve örümceklerden ilham alarak cırt cırt bantların üretilmesi, hızlı trenlerdeki sürtünmeyi ve ses çıkarmayı ortadan kaldırmak için yalıçapkını gagasından esinlenilmesi, daha hızlı uçaklar için kuşların kanatlarının detaylıca incelenmesi, biyomimikri örnekleri arasında yer alır. Kısacası insanlık olarak doğanın ayrılmaz bir parçasıyız ve ihtiyacımız olan tüm çözümler için başvurmamız gereken ilk adres de doğanın kendisi. Bize sadece zarar vermeyecek şekilde onu taklit etmek ve çözümleri diğer problemlere uyarlamak düşüyor.