Şehirlerde Sel Felaketini Önlemek İçin Yenilikçi Çözümler Geliştiriliyor
Son yıllarda küresel iklim krizinin etkileriyle daha sık karşılaşır olduk. Örneğin dünyanın bazı bölgelerinde yağışlar kuraklığa yol açacak kadar seyrekleşirken bazı bölgelerde ise ekstrem doğa olayları ve seller çok daha sık yaşanıyor. Ülkemizde de son dönemde bu iki durumu zaman zaman yaşıyoruz. Bazı bölgelerimiz yağış alamadığı için su sıkıntısı çekerken çeşitli şehirlerimizde ise su taşkınları ve şiddetli seller ile karşı karşıya kalabiliyoruz.
İnsan yaşamını doğrudan tehdit eden, biyolojik çeşitliliğe önemli zararlar veren, ülkelere maddi ve manevi açıdan önemli yükler bindiren sel sorununa karşı ise son dönemde çeşitli yenilikçi çözümler geliştiriliyor. Bu yöntemlerden bazıları şehirlerin altyapılarını ve organizasyonlarını merkeze alırken bazı projeler ise oldukça dikkat çekici yenilikler barındırıyor.
Şehirlerde sellere karşı yapılabileceklerin başında yeşil altyapı sistemlerinin yaygınlaştırılması geliyor. Hem suyu yönetmeye hem de doğal yaşamı korumaya yönelik olan bu adımlar arasında yeşil çatılar ve yağmur bahçeleri gibi yağmur suyunu tutma özellikli projeler oldukça dikkat çekici. Bu çözümler ile yağmur suyunun tutulup bitkilerin sulanması için kullanılması yaygınlaştıkça hem su taşkını ihtimali azalır hem de kapımızı çalan su krizine karşı kaynaklar çok daha etkin şekilde kullanılmış olur.
Benzer şekilde şehirlerde yeşil alanların kapladığı alanlar genişletildikçe yağmur suyunun bitkiler ve toprak tarafından emilmesi kolaylaştırılır. Bu da taşkın oluşturacak su birikiminin önüne geçmeye önemli katkılar sağlar.
Ayrıca üstyapı kadar altyapıda da önemli uygulamaları hayata geçirmek mümkün. Yoğun yağışlarda suyun zeminde hızla aksamını ve birikmesini önleyecek geçirgen kaplamalar kullanılabilir. Böylece cadde ve sokaklarda taşkın yerine suyun yeraltı kaynaklarına ve drenaj sistemine daha hızlı ulaşması sağlanabilir. Üstelik yeraltında ya da uygun açık alanlarda geniş su tutma rezervuarları oluşturularak taşkın oluşturabilecek suyun merkezden uzak tutulması sağlanabilir. Bu alanlarda tutulan su da şehirlerde temizlik ve diğer ihtiyaçlar için geri dönüşüm sistemlerine aktarılabilir.
Bunlara ek olarak sensörler, yapay zeka ve diğer teknolojik araçlar sayesinde drenaj sistemleri akıllı hale getirilerek tıkanma, yoğunluk, arıza, doluluk seviyesi gibi bilgiler anlık olarak takip edilebilir. Böylece akıllı drenaj sistemleri sayesinde altyapı sistemindeki bir arıza ya da sorun nedeniyle şehirlerde sel felaketi yaşanmasının önüne geçilebilir. Yağış tahminleri ve akış yoğunluğu için geliştirilecek modeller kullanılarak da erken uyarı sistemi oluşturulabilir. Bu sayede yoğun yağış beklendiği durumlarda hazırlıklar erkenden yapılarak ve aksaklıklar giderilerek altyapı sisteminin sorunsuz çalışması sağlanabilir.
Tabii bu altyapı ve üstyapı odaklı çözümlerin yanında dünyanın farklı bölgelerinde çeşitli çözümlerle karşılaşmak da mümkün. Örneğin su seviyesi yükseldikçe su altında kalma ihtimali her geçen yıl biraz daha artan Hollanda’da geliştirilen bir projede inşa edilen yüzen konutlar oldukça iddialı. Su ile temas ettikçe aşınmayan malzemelerden inşa edilen ve güneş panelleri ile donatılan bu yüzen evler, su seviyesi yükseldiği zamanlarda suyun üstünde kalarak yaşam alanlarının su ile dolmasının önüne geçiyor.
Bir diğer örnek ise Çin’de inşa edilen ve “sünger şehirler” olarak anılan yaşam alanları. Sel riskine karşı suyun yüzeyde birikmesinin ya da hızla akmasının önüne geçmek için doğadan ilham alınan sünger şehirlerde geçirgen yüzeyler ve kanallar sayesinde suyun yeraltı kaynaklarına ve drenaj sistemine en uygun ve güvenli şekilde aktarılması amaçlanıyor. Yani doğanın su emme özelliğinden faydalanılıyor.
Benzer şekilde Viyana’da da şehri sellerden korumak için su kanallarından yararlanılıyor. Sel riski doğduğunda aktif hale gelen bu kilometreler uzunluğundaki kanal sistemi sayesinde Tuna Nehri’nde fazla su birikip taşkın oluşmasının önüne geçiliyor. Nehrin kapasitesini zorlayacak su bu kanala aktarılarak taşkın riski bertaraf ediliyor.
Kısacası altyapı ve üstyapının doğayla uyum içinde olmasını sağlayacak kapsamlı projeler ve yenilikçi çözümler ile şehirleri sel felaketlerinden mümkün olduğunca korumak için önemli adımlar atılabilir. Üstelik gelişen teknoloji sayesinde günümüzde yağışların tarihlerini ve yoğunluklarını da çok daha doğru şekilde tahmin etmek mümkün oluyor. Yani hem kısa hem de uzun vadeli çözümler üretmek için elimiz oldukça güçlü. İhtiyacımız olan ise kararlı adımlar atmak.
İnsan yaşamını doğrudan tehdit eden, biyolojik çeşitliliğe önemli zararlar veren, ülkelere maddi ve manevi açıdan önemli yükler bindiren sel sorununa karşı ise son dönemde çeşitli yenilikçi çözümler geliştiriliyor. Bu yöntemlerden bazıları şehirlerin altyapılarını ve organizasyonlarını merkeze alırken bazı projeler ise oldukça dikkat çekici yenilikler barındırıyor.
Şehirlerde sellere karşı yapılabileceklerin başında yeşil altyapı sistemlerinin yaygınlaştırılması geliyor. Hem suyu yönetmeye hem de doğal yaşamı korumaya yönelik olan bu adımlar arasında yeşil çatılar ve yağmur bahçeleri gibi yağmur suyunu tutma özellikli projeler oldukça dikkat çekici. Bu çözümler ile yağmur suyunun tutulup bitkilerin sulanması için kullanılması yaygınlaştıkça hem su taşkını ihtimali azalır hem de kapımızı çalan su krizine karşı kaynaklar çok daha etkin şekilde kullanılmış olur.
Benzer şekilde şehirlerde yeşil alanların kapladığı alanlar genişletildikçe yağmur suyunun bitkiler ve toprak tarafından emilmesi kolaylaştırılır. Bu da taşkın oluşturacak su birikiminin önüne geçmeye önemli katkılar sağlar.
Doğayla Uyumlu, Teknolojiden Destek Alan Altyapılar
Ayrıca üstyapı kadar altyapıda da önemli uygulamaları hayata geçirmek mümkün. Yoğun yağışlarda suyun zeminde hızla aksamını ve birikmesini önleyecek geçirgen kaplamalar kullanılabilir. Böylece cadde ve sokaklarda taşkın yerine suyun yeraltı kaynaklarına ve drenaj sistemine daha hızlı ulaşması sağlanabilir. Üstelik yeraltında ya da uygun açık alanlarda geniş su tutma rezervuarları oluşturularak taşkın oluşturabilecek suyun merkezden uzak tutulması sağlanabilir. Bu alanlarda tutulan su da şehirlerde temizlik ve diğer ihtiyaçlar için geri dönüşüm sistemlerine aktarılabilir.
Bunlara ek olarak sensörler, yapay zeka ve diğer teknolojik araçlar sayesinde drenaj sistemleri akıllı hale getirilerek tıkanma, yoğunluk, arıza, doluluk seviyesi gibi bilgiler anlık olarak takip edilebilir. Böylece akıllı drenaj sistemleri sayesinde altyapı sistemindeki bir arıza ya da sorun nedeniyle şehirlerde sel felaketi yaşanmasının önüne geçilebilir. Yağış tahminleri ve akış yoğunluğu için geliştirilecek modeller kullanılarak da erken uyarı sistemi oluşturulabilir. Bu sayede yoğun yağış beklendiği durumlarda hazırlıklar erkenden yapılarak ve aksaklıklar giderilerek altyapı sisteminin sorunsuz çalışması sağlanabilir.
Tabii bu altyapı ve üstyapı odaklı çözümlerin yanında dünyanın farklı bölgelerinde çeşitli çözümlerle karşılaşmak da mümkün. Örneğin su seviyesi yükseldikçe su altında kalma ihtimali her geçen yıl biraz daha artan Hollanda’da geliştirilen bir projede inşa edilen yüzen konutlar oldukça iddialı. Su ile temas ettikçe aşınmayan malzemelerden inşa edilen ve güneş panelleri ile donatılan bu yüzen evler, su seviyesi yükseldiği zamanlarda suyun üstünde kalarak yaşam alanlarının su ile dolmasının önüne geçiyor.
Bir diğer örnek ise Çin’de inşa edilen ve “sünger şehirler” olarak anılan yaşam alanları. Sel riskine karşı suyun yüzeyde birikmesinin ya da hızla akmasının önüne geçmek için doğadan ilham alınan sünger şehirlerde geçirgen yüzeyler ve kanallar sayesinde suyun yeraltı kaynaklarına ve drenaj sistemine en uygun ve güvenli şekilde aktarılması amaçlanıyor. Yani doğanın su emme özelliğinden faydalanılıyor.
Benzer şekilde Viyana’da da şehri sellerden korumak için su kanallarından yararlanılıyor. Sel riski doğduğunda aktif hale gelen bu kilometreler uzunluğundaki kanal sistemi sayesinde Tuna Nehri’nde fazla su birikip taşkın oluşmasının önüne geçiliyor. Nehrin kapasitesini zorlayacak su bu kanala aktarılarak taşkın riski bertaraf ediliyor.
Kısacası altyapı ve üstyapının doğayla uyum içinde olmasını sağlayacak kapsamlı projeler ve yenilikçi çözümler ile şehirleri sel felaketlerinden mümkün olduğunca korumak için önemli adımlar atılabilir. Üstelik gelişen teknoloji sayesinde günümüzde yağışların tarihlerini ve yoğunluklarını da çok daha doğru şekilde tahmin etmek mümkün oluyor. Yani hem kısa hem de uzun vadeli çözümler üretmek için elimiz oldukça güçlü. İhtiyacımız olan ise kararlı adımlar atmak.