Pandemi Sonrası Ev Arayışında Doğaya Dönüş Daha Popüler
Corona virüs, Covid-19, koronavirüs… Nasıl adlandırırsak adlandıralım tüm dünyayı etkisi altına alıp pandemiye dönüşen virüs ile birlikte hayatımız bambaşka bir boyuta taşındı. Milyonlarca hatta milyarlarca insan evlerinden çıkamadı, iş yerleri ve okullar kapandı, adeta hayat durdu. Bu süreçte iş hayatından günlük hayata kadar her alanda birçok şey öğrendik, yeni özellikler kazandık ve ihtiyaçlarımızla beklentilerimizin değiştiğine şahit olduk. Üstelik bu değişimi yaşam alanlarımıza da yansıtmaya başladık.
Yapılan çeşitli araştırmalara göre pandemi süreciyle birlikte ev arayışında doğa ve açık alanlar en önemli kriterler arasına girmeyi başardı. Sıkışık sokaklardaki binalar yerine yeşil alan imkanı sunan projeler, şehrin içinde olsa bile gökyüzünü ve yeşili hissedebilmenizi sağlayan evler, evdeyken açık alan ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz teraslar ve geniş balkonlar… Kısacası artık ev arayışındaki konum kriteri, yerini başka bir anlayışa bıraktı. Tabii bunun da birçok sebebi var.
Pandemi süreciyle birlikte evleri, günün çok az bir bölümünü geçirdiğimiz alanlar olarak görmekten vazgeçtik. Evet, geçmişte akşamları ya da hafta sonları belli saatlerimizi evlerimizde geçiriyorduk ve ihtiyaçlarımızla beklentilerimiz de buna göre şekilleniyordu. Doğayı hissedebilmek için biz yeşil alanlara gidiyorduk. Ancak haftalarca hatta aylarca günün 24 saatini evlerimizde geçirdik ve bu dönemde aslında doğanın gidilip görülecek bir şey değil, yaşamın ta kendisi olduğunu çok daha iyi anladık. Ondan uzaklaştıkça stres ve yorgunluk gibi modern hayat problemlerine daha fazla odaklandığımızı fark ettik.
Üstelik “yeni normal” olarak adlandırılan dönemde iş kültürümüz de değişime uğradı ve home office çalışmaya daha çok yöneldik. Bu da evlerimizde eski günlerimize kıyasla çok daha fazla vakit geçirmemize neden oldu. Hal böyle olunca da evin sadece barınma ihtiyacını karşılamadığı, birçok duyguya hitap eden bir tasarıma sahip olması zorunlu hale geldi. Son dönemde yaşanan doğaya dönüş akımının sebeplerinden biri de bu.
Pandemi süreciyle birlikte doğayla iç içe olmayı daha fazla ister olduk. Bunu sağlayabilen konutlar ve yaşam alanları da bu sayede daha fazla talep görmeye başladı. Ayrıca gün içinde açık havada zaman geçirme ihtiyacını karşılamak için teraslar ve geniş balkonlar da bu dönemde popülerleşmeye başladı. Özellikle sosyal izolasyon sürecinde tüm günü duvarların arasında geçirmek zorunda kalınca değeri çok daha iyi anlaşılan teraslar ve balkonlar; temiz hava almak, bitki yetiştirmek, hobilerle ilgilenmek, çalışmak gibi birçok işlevi karşılama özelliğine sahip olduğundan bahçeli projeler kadar değerli hale geldi.
Doğaya dönüş akımı uzun bir süre etkisini gösterecek gibi görünüyor. Bu da doğayla teması sağlayan konut projelerine talebin artmasını, özellikle büyükşehirlerde popüler bölgelerin yer değiştirmesini beraberinde getirecek. Doğaya saygılı konut projeleri sayesinde de hem doğa hem de insanlık kazanmış olacak.
Pandemi süreciyle birlikte evleri, günün çok az bir bölümünü geçirdiğimiz alanlar olarak görmekten vazgeçtik. Evet, geçmişte akşamları ya da hafta sonları belli saatlerimizi evlerimizde geçiriyorduk ve ihtiyaçlarımızla beklentilerimiz de buna göre şekilleniyordu. Doğayı hissedebilmek için biz yeşil alanlara gidiyorduk. Ancak haftalarca hatta aylarca günün 24 saatini evlerimizde geçirdik ve bu dönemde aslında doğanın gidilip görülecek bir şey değil, yaşamın ta kendisi olduğunu çok daha iyi anladık. Ondan uzaklaştıkça stres ve yorgunluk gibi modern hayat problemlerine daha fazla odaklandığımızı fark ettik.
Üstelik “yeni normal” olarak adlandırılan dönemde iş kültürümüz de değişime uğradı ve home office çalışmaya daha çok yöneldik. Bu da evlerimizde eski günlerimize kıyasla çok daha fazla vakit geçirmemize neden oldu. Hal böyle olunca da evin sadece barınma ihtiyacını karşılamadığı, birçok duyguya hitap eden bir tasarıma sahip olması zorunlu hale geldi. Son dönemde yaşanan doğaya dönüş akımının sebeplerinden biri de bu.
Pandemi süreciyle birlikte doğayla iç içe olmayı daha fazla ister olduk. Bunu sağlayabilen konutlar ve yaşam alanları da bu sayede daha fazla talep görmeye başladı. Ayrıca gün içinde açık havada zaman geçirme ihtiyacını karşılamak için teraslar ve geniş balkonlar da bu dönemde popülerleşmeye başladı. Özellikle sosyal izolasyon sürecinde tüm günü duvarların arasında geçirmek zorunda kalınca değeri çok daha iyi anlaşılan teraslar ve balkonlar; temiz hava almak, bitki yetiştirmek, hobilerle ilgilenmek, çalışmak gibi birçok işlevi karşılama özelliğine sahip olduğundan bahçeli projeler kadar değerli hale geldi.
Doğaya dönüş akımı uzun bir süre etkisini gösterecek gibi görünüyor. Bu da doğayla teması sağlayan konut projelerine talebin artmasını, özellikle büyükşehirlerde popüler bölgelerin yer değiştirmesini beraberinde getirecek. Doğaya saygılı konut projeleri sayesinde de hem doğa hem de insanlık kazanmış olacak.