Kişisel Blog

Karbon Emisyonuna Karşı Yeni Bir Seçenek: Bakterilerden Tuğla Üretimi

İnsanlığın geleceğine yönelik en ciddi tehdit olarak kabul edilen küresel ısınmanın etkileri her geçen gün artıyor. Aşırı sıcak hava dalgaları, fırtınalar, uzun süren kar yağışları, kuraklık, verimsiz hasat, ekstrem doğa olayları ve çok daha fazlası ile bu etkilere şahit oluyoruz. Küresel ısınmanın en önemli tetikleyicisinin ise karbon emisyonu olduğu hemen her bilimsel çalışmada mutlaka yer alıyor. Karbon salınımında en büyük paylardan biri ise sürdürülebilir malzemeler kullanılmadan yürütülen kontrolsüz yapılaşmaya ait.

Betonun temel bileşeni çimento ve Chatham House araştırmasına göre dünyaya salınan karbondioksitin %8’i çimento kaynaklı. Öyle ki ABD ve Çin’in ardından çimento sektörü, karbondioksit salınımında diğer tüm ülkeleri ve sektörleri geride bırakarak üçüncü sırada yer alıyor.

Çimentonun ana maddesi olan cüruf üretilirken çok yüksek oranda karbon salınımı gerçekleşiyor. Kireç taşı ve kilin saf olmayan metallerle karıştırılıp 1.400 dereceyi bulan fırınlarda yakılıp toz haline getirilmesiyle oluşan cüruf, daha sonra farklı maddelerle tekrar karıştırılıp çimentoya dönüştürülüyor. Bu yakma sırasında ise milyarlarca ton karbon salınımı gerçekleşiyor. Aynı şekilde tuğla üretiminde de benzer aşamalar ve sonuçlar ortaya çıkıyor. Yılda ortalama 1.2 trilyon tuğla üretiliyor ve yakma işlemi için fosil yakıtlar kullanılıyor. Bu durumda da milyonlarca ton karbon salınımı gerçekleşiyor.

Tabii küresel ısınmanın etkilerini azaltmak, güçlendirici nedenleri ortadan kaldırmak için birçok bilimsel çalışma da yürütülüyor. Bunlardan biri de ABD merkezli bir firma olan BioMason’un geliştirdiği biyobeton tuğlalar. Mercanlardan ilham alınarak bakterilerin kullanıldığı bu yöntem ile karbon emisyonunun azaltılması hedefleniyor.

Çeşitli bakterilerin kullanıldığı bu yöntemde, geleneksel yöntemlerin aksine yüksek ısıya ihtiyaç duyulmuyor. Bu da yakma aşamasında gerçekleşen yüksek karbon salınımını ortadan kaldırıyor. Kalıpların içine yerleştirilen kumlara trilyonlarca bakteri enjekte ediliyor ve bu bakteriler kum tanelerini kaplıyor. Her kum tanesinin etrafında kalsiyum karbonat kristalleri oluşuyor ve sulama için de özel bir besleyici su kullanılıyor. Böylece kristaller genişleyerek aralarındaki boşluklar kapanıyor ve birbirlerine yapışıyor. Yaklaşık dört günlük bu sürecin sonunda ise tüm yapılarda kullanılabilecek sağlamlıkta tuğlalar elde ediliyor. Üstelik bu işlem boyunca ortaya çıkan atık su da bir sonraki üretim sürecinde tekrar kullanılıyor.

Biyolojik çimento olarak adlandırılan ve kumların birbirlerine yapışmasını sağlayan bu malzemenin üretim sürecinde fosil yakıt kullanılarak yakma işlemi gerçekleşmediği için milyonlarca ton karbonun havaya salınmasının önüne geçiliyor. Yıllar süren araştırmaların ve denemelerin ardından hayata geçirilen üretim, oda sıcaklığında gerçekleşiyor ve doğadan alınan ilhamla doğaya verilen zararın minimum düzeye indirilmesine katkı sağlıyor.

Çimento ve tuğla kaynaklı karbon salınımını azaltmak ve mümkünse ortadan kaldırmak için bu çalışma çok önemli. Üreticilerin de bu ve benzer çalışmalardan yola çıkarak sürdürülebilir yapı malzemelerine inşaatlarında yer vermesi gerekiyor. Hükümetlerin de bir devlet politikası olarak bu tip çevreci çözümlere yönelik araştırmaları daha fazla teşvik etmesi, fosil yakıt kullanımını azaltacak seçeneklere yönelmesi şart. Çünkü küresel iklim değişikliği, su krizi, gıda kıtlığı gibi gündemlerin geleceğimizi tehlikeye atmasının önüne geçmek için topyekûn mücadeleden başka seçenek göremiyorum.
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon