Kişisel Blog

Japonya Sürdürülebilir Şehircilikte Hangi Yolları İşaret Ediyor?

Şehircilik anlamında dünyanın en çok dikkat çeken ülkelerinden biri hiç şüphesiz Japonya. Özellikle zor iklim koşulları, kısıtlı alana sığması gereken yüksek nüfus ve tabii ki deprem ve diğer doğa olayları nedeniyle yıllar önce çok zor bir yola giren Japonya, geldiğimiz noktada sürdürülebilir şehircilik konusunda adeta bir markaya dönüşmüş durumda.
 
Uzun yıllardır çevre dostu, akıllı, verimli, kısacası sürdürülebilir şehirler tasarlamak için projeler geliştiren Japonya’da nüfusun %90’ından fazlası yani neredeyse tamamı şehirlerde yaşıyor. Bu da hemen her şehrin yoğun nüfusa sahip olmasını ve haliyle sürdürülebilirliği sağlamanın zorlaşmasını beraberinde getiriyor. Ancak kamu-özel sektör birlikteliğiyle dayanıklılık, erişilebilirlik ve yenilikçilik olmak üzere üç temel üzerine inşa edilen şehircilik anlayışı oldukça başarılı olmuş görünüyor.
 
Yukarıda da belirttiğim gibi doğa koşullarının zaman zaman epey zorladığı ülkede dayanıklılık, sürdürülebilir şehircilik için olmazsa olmaz. Deprem, tsunami, tayfun gibi çok etkili doğal afetlerle sık sık karşı karşıya kalan ülkede sürdürülebilir şehirlerin ilk şartı kaçınılmaz olarak dayanıklılık olarak belirlenmiş. Bu doğrultuda bugün tüm dünyada bir markaya dönüşen Japon mimarisi ile hemen her doğal afete dayanabilen yapılardan ve altyapılardan oluşan şehirler inşa edilmiş. Böylece uzun ömürlü ve afet riskini en aza indiren yaşam alanları elde edilmiş.
 
Sürdürülebilir şehirciliğin bir diğer sac ayağı olan erişilebilirlik, kent sakinlerinin tamamının ihtiyaçlarını ve beklentilerini göz önünde bulundurarak şehirler inşa etme felsefesine dayanıyor. Yaşlıların, engellilerin, çocukların ihtiyaçları, kapasiteleri ve beklentileri ışığında yapılan kentsel tasarımlarla hayatlarını daha kolay sürdürebilmeleri sağlanıyor. Kamu binalarından yeşil alanlara kadar bu kapsayıcı kentsel ortamlar, dünya çapında da örnek alınarak uygulanıyor.
 
Bir diğer sac ayağı olan yenilik de modern Japon kültürünün dünyadaki karşılığı kabul edilebilir. Robotik teknolojilerden yapay zeka araçlarına kadar teknolojinin hemen her noktasında öncü konumda olan Japonya, sürdürülebilir şehirlerde de “akıllı şehir” yaklaşımıyla Nesnelerin İnternetini özenle kullanıyor. Daha üretken, güvenli, çevre dostu yani sürdürülebilir şehirler için anlık veriler, geleceğe yönelik tahminler, robotik çözümler, yapay zeka uygulamaları kullanılıyor.
 
Bu üç önemli kavrama ek olarak Japon şehirlerinde biyolojik çeşitliliği koruyup güçlendirmek için de mutlaka önemli çalışmalar sürdürülüyor. Yeşil alanları geliştirmek, şehirlerde ısı adalarını önlemek için yeşil bina çözümlerini değerlendirmek, eko-şehirler ya da eko-kasabalar inşa etmek bu alanda atılan adımlardan bazıları.
 
Daha Az Karbon, Daha Az Kirlilik, Daha Çok Yeşil Alan, Daha Çok Verimlilik
 
Biraz da şehirler ve kasabalar üzerinden Japonya’nın sürdürülebilir şehirlerini ele almakta fayda görüyorum. İlk örnek eski bir Panasonic fabrikası arazisi üzerine inşa edilen ve yaklaşık iki bin kişiye ev sahipliği yapan Fujisawa Sustainable Smart Town. Evlerin tamamında yer alan güneş panelleri ve akıllı izleme sistemleri ile yenilenebilir enerjiye özel önem verilirken aynı zamanda karbondioksit azaltımı, su tasarrufu, doğal afetlere karşı güvenli yapılar ve kurtarma planları da ön plana çıkıyor. Fujisawa Sürdürülebilir Akıllı Kasabanın enerji kaynağı ise güneş enerjisi ve gerektiğinde kullanılabilecek jeneratörlere ek olarak ülkenin en büyük lityum-iyon depolama hücre sistemi.
 
Bir diğer örnek ise Japonya’nın ilk eko-kentlerinden biri olan Kawasaki Eko-Kenti. Sıfır karbon emisyonu felsefesiyle hareket edilen şehirde bulunan şirketler, faaliyetleri sonucu ortaya çıkan atıkları ve ikincil ürünleri karşılıklı olarak kullanıyor. Yani birbirlerinin atıklarını ve eski ürünlerini kullanarak geri dönüşümü merkeze alıyorlar. Aynı şekilde endüstriyel atıklar, yan ürünler, atık sular, geri dönüştürülmesi zor kabul edilen ürünler de geri dönüşüm halkasına dahil ediliyor.
 
Bu kasabalar dışında Japonya’nın en büyük şehirlerinden biri olan Sapporo da sürdürülebilir şehirlere başarılı bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Ülkenin önemli metropolleri arasında olmasına rağmen %60’ı yeşil alan olan Sapporo, özellikle enerji ve su alanlarında yaptığı çalışmalarla öne çıkıyor. Öyle ki düşük sera gazı emisyonları ve kişi başına düşen çok az miktardaki evsel atık su kullanımı sayesinde LEED yani Enerji ve Çevresel Tasarımda Liderlik alanında platin sertifika alan ilk Japon şehri olmayı başarmış.
 
Tüm bu şehirlerle birlikte ülkenin lokomotifi Tokyo da sıfır karbon emisyonu hedefleri doğrultusunda enerji kaynaklarının verimli kullanılması için çalışmalar yapıyor, yeşil alanları geliştirirken ulaşımı da tamamen çevre dostu hale getirmeyi hedefliyor. Bugün yaklaşık 40 milyon nüfusuyla en kalabalık şehirler listesinin zirvesinde yer alan Tokyo, benzer nüfuslu şehirlere kıyasla dünyadaki en az araç kullanım oranına sahip. Devasa nüfusuna rağmen gürültüyü önleyecek çalışmalar yapılıyor, sokakların kirletilmesinin önüne geçilecek uygulamalar sürdürülüyor. Ayrıca hava kirliliğinin düşük seviyede kalması için toplu taşıma ve bisiklet kullanımı daha da teşvik ediliyor.
 
Benzer şekilde Kitakyushu, Kyoto, Tahara gibi şehirler de sürdürülebilir şehircilik anlayışına uygun adımlar atıyor. Hepsinin ortak noktası ise doğayla iç içe, çevre dostu, enerji kaynaklarını verimli kullanan, sakinlerine güvenli ve huzurlu yaşam alanları sunan, teknolojiyi daha sürdürülebilir bir gelecek için kullanmaktan çekinmeyen şehirler olmaları. Bize ve dünyanın geri kalanına da sürdürülebilir şehircilik için bu yolları işaret ediyorlar.
 
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon