Kişisel Blog

İş Hayatında Yapay Zeka Direncinin Sebepleri ve Çözüm Yolları Neler?

Yapay zeka hızla hayatımızın ayrılmaz bir parçası olabilecek konuma doğru ilerliyor. Teknolojide yaşanan gelişmeleri benim gibi yakından takip eden herkes bunun farkında. Günlük hayatta, eğitim hayatında, hatta sanatta etkilerini görmeye başladığımız yapay zekanın iş hayatındaki yeri ise bazı tartışmaları beraberinde getiriyor. Çünkü her ne kadar bunun bir kolaylık, hatasızlık ve düşük maliyetsiz fırsatı olduğu düşünülse de iş hayatında yapay zekaya direnç gösterildiğine de zaman zaman şahit oluyorum.
 
Bu direnç ise temkinli yaklaşmaktan bir adım daha ileride yer alıyor çoğu zaman ve varlığını yok saymaya kadar gidebiliyor. Bu nedenle iş hayatında yapay zekaya direncin sebeplerine ve buna karşı neler yapılabileceğine değinmekte fayda görüyorum.
 
Aslında yapılan bazı anket çalışmalarında kurumsal stratejistlerin neredeyse %80’i yapay zekanın önümüzdeki yıllarda iş hayatında başarı için kritik öneme sahip olacağını düşünüyor, ancak bu stratejistlerin yalnızca %20’si günlük aktivitelerinde yapay zekadan yararlanıyor. Yani ne kadar önemli olduğunu düşünseler de yapay zekayı iş hayatına entegre etme konusunda o kadar da istekli olmadıklarını söyleyebilirim. Bu da bizi bu ilginç durumun nedenlerini incelemeye itiyor.
 
Tabii ki iş hayatında yapay zekaya direnç gösterme sebeplerinin başında iş kaybı korkusu geliyor. Özellikle otomatikleşebilecek ve bir insanın çok fazla vaktini alacak görevlerin yapay zeka ile çok çok daha kısa sürede tamamlanabilecek olması, yapay zekanın iş hayatında bir rakip olarak görülmesine yol açabiliyor.
 
Bir diğer sebep ise çalışanların, yapay zekayı kontrol edebilecek donanıma sahip olmadıklarına olan inancı. Çünkü yapay zeka ile birlikte çalışmak için derin teknik bilgiler ve uzun eğitimler gerektiği düşünülüyor.
 
Ayrıca bir yapay zeka uygulamasının aldığı kararların sebepleri ve sonuçları ile ilgili de şüpheler mevcut. Duygusuz olarak kabul edilen yapay zekanın öneriler sunarken ya da kararlar alırken sadece verilere odaklandığı ve insani duygular ile riskleri tam olarak algılayamadığı düşünülüyor. Haliyle yapay zekanın aldığı kararların sonuçlarının sorumluluğunun kime ait olacağı da bu noktada ekstra önem kazanıyor. Yani yapay zekanın önerileri üzerinden atılacak adımlarda beklenilen sonuçlar elde edilmezse hesap verecek ve sorumluluğu üstlenecek makamın kim olacağıyla ilgili kaygılar bulunuyor.
 
Yapay zekaya karşı olmanın kaynaklarından biri de hiç şüphesiz alışkanlıklarımız değiştirmekle ilgili sert tutumumuz. Çoğu zaman daha kolay, daha ucuz ya da daha hızlı yollar olsa bile alışık olduğumuz usullerle işlerimizi yürütmeyi tercih edebiliyoruz. Bu tutumumuz söz konusu yapay zeka olduğunda da kendini gösteriyor ve işlemleri yapay zeka kullanarak çok daha hızlı yapabilecek olmamıza rağmen aşina olduğumuz şekilde gerçekleştirmemize neden oluyor.
 
Tüm bunlara ek olarak yapay zeka maliyetinin yüksek olduğuna dair inanışlar, veri gizliliği ile ilgili endişeler, henüz yeterince tutarlı olmayan yapay zeka performansı, esneklik eksikliği gibi durumlar da yapay zekaya olan mesafeyi artırabiliyor.
 
Faydalarını Kanıtlamak Isınma Sağlayabilir
 
Oysa yapay zekayla ilgili endişelerin neredeyse tamamını yersiz olarak kabul etmek mümkün. En başta yapay zekanın doğrudan bir personel gibi iş bitirici değil de işin daha verimli, hızlı ve ucuz tamamlanması için bir yardımcı olarak görülmesi yeterli. Üretkenliği artırdığını kanıtlayan birçok araştırma da bu yaklaşımın başarısını ortaya koyuyor.
 
Özellikle el yoran, zaman alan ve insan hatasına müsait hesaplamalar ya da benzer görevler için yapay zekadan destek almak ve emin olmak için sağlamasını yaptırmak mümkün. Bu da başlı başına üretkenliği artıran ve herkes için daha fazla boş zaman oluşmasını sağlayan bir yardımcı olmasını sağlıyor.
 
Bu nedenle yapay zekanın iş hayatındaki faydalarının net bir şekilde ve gerekirse kanıtlarla tüm ekibe anlatılması, önyargının kırılması açısından oldukça önemli. Ek olarak yapay zeka entegrasyonu ve kullanımı için uygun eğitimlerin hızlıca hayata geçirilmesi de şart. Bu sayede hem kullanım için çok uzun eğitimlere gerek olmadığı anlaşılacak hem de yapay zeka ile iletişim arttıkça donuk bir yardımcı yerine öğrenebilen ve gelişebilen bir yardımcı olduğu anlaşılacaktır. Yani temas kurdukça daha iyi yönetmenin ve belki de daha sıcak iletişim kurmanın mümkün olduğu görülecektir.
 
Gizli veriler ve güvenlik riskleri ile ilgili endişeler henüz tam anlamıyla ortadan kaldırılmamış olsa bile yapay zekanın iş hayatındaki yerinin beklenildiği gibi çok önemli olacağı aşikar. Eğitimler, bol pratik imkanı, hangi alanlarda kullanılabileceğinin tartışmaya açılması, iş birliği için teşvik ve faydalarının ortaya konulması sayesinde yapay zeka direncinin kırılabileceğine inancım tam. Bir düşman yerine faydalı yardımcı olarak görüldükçe verimlilik artacak ve iş birliği gelişecektir.
 
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon