İş Dünyasında Yeni Düzen: Gig Ekonomisi
İş dünyası son dönemde büyük değişimler yaşıyor. İş yapış biçimleri, talepler, beklentiler, ihtiyaçlar hızla değişiyor ve yeni düzenler kabul görüyor. Bunlardan biri de güncel ekonomik anlayışın bir parçası olan gig ekonomisi. Aslında temelde müzisyenlerin performanslar için farklı sahnelere çıkmasını ifade eden bir kavram olan “gig economy”, zaman içinde sabit olmayan işlerin tamamını kapsayan bir terime dönüşmüş. Günümüzde ise iş dünyasında yeni bir düzenin simgesi konumunda. Peki, tam olarak gig ekonomisi nedir ve avantajları ile dezavantajları nelerdir?
Gig ekonomisi, müzisyenlerin farklı zamanlarda çeşitli mekanlarda sahne almasından hareketle geçici çalışma düzenini ifade ediyor. Daha geniş açıdan ele alacak olursak gig ekonomisi tanımını, kişilerin bağımsız olarak bir işte geçici ya da kısa süreliğine çalıştığı ve sorumluluklarını yerine getirip görevi tamamladıktan sonra işvereni ile iş ilişkisini kestiği çalışma modeli şeklinde yapabiliriz. Tanımından da anlaşılacağı üzere tam zamanlı personel olmadan bir işletme için geçici olarak çalışılması en önemli nokta. Ayrıca esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışma imkanı da gig ekonomisinin özellikleri arasında.
İşletmelerin çeşitli görevler için daimi çalışanlara sahip olmak yerine ihtiyaç anında uygun kişilerle kısa süreliğine anlaşması esasına dayanan bu iş modeli, hem çalışanlar hem de işletmeler için son dönemin yükselen değerleri arasında. Öyle ki bir McKinsey araştırmasına göre ABD’de katılımcıların %36’sı yani yaklaşık 58 milyon kişi kendini bağımsız çalışan olarak tanımlıyor. Peki, bu insanlar hangi işleri yapıyor?
Uber, Airbnb gibi çevrim içi platformlar aracılığıyla alınan hizmetler, yemek dağıtım işleri, market alışverişi teslimi, oda kiralama, evcil hayvan bakımı, online eğitmenlikler, danışmanlık ile freelance editörlük, yazarlık, tasarımcılık, yazılımcılık gibi işler gig ekonomisi çatısı altında değerlendirilebilir. Kısacası gig ekonomisi modeli hemen her sektöre taşmış durumda. Bunun nedenleri ise çağın ruhunda ve teknolojik gelişmelerde gizli.
Esneklik, bağımsızlık, çeşitlilik gibi kolaylıklar sunan bu iş modeli; kişilerin çalışma saatlerini ayarlayabilmeleri, aynı dönemde farklı projelerde de görev alabilmeleri, asıl işlerinin yanında ek iş olarak tercih edebilmeleri gibi sebeplerle sıklıkla tercih ediliyor. Tabii bu çalışma biçiminin yaygınlaşmasındaki en önemli destekçilerden biri de hiç şüphesiz teknolojik gelişmeler.
Çevrim içi platformlar ve mobil uygulamalar, bağımsız çalışmak isteyenlere çok daha kolay ulaşılabilmesini sağlarken uzaktan erişim ve tüm sürece anlık katkı gibi imkanlar da sunuyor. Özellikle pandemi döneminde yerleşen video konferanslar ile tüm görüşme ve toplantılar gerçekleştirilebildiği için aynı proje üzerinde çalışan kişilerin fiziksel olarak yan yana gelmesine gerek kalmıyor.
Tam zamanlı işlerde bölünmeler nedeniyle tüm güne yayılabilen işlerin bağımsız çalışma ile birkaç saatte tamamlanabilir olması, bağımsız çalışanların günlerini farklı işler için bölmesine fırsat verdiği için her geçen gün artan oranda tercih ediliyor. İşe gidiş geliş için zaman harcanmaması bile birçok iş için yeterli sürenin elde edilmesini sağlıyor.
Ayrıca başta Z kuşağı olmak üzere yeni nesil çalışanlar iş hayatında özerklik beklentilerini gig ekonomisi çalışma biçimiyle karşılayabilirken işletmeler de dönemsel olarak ortaya çıkan farklı ihtiyaçlar için tam zamanlı çalışan bulundurmak yerine ihtiyaçlarına uygun yetenekleri dönemsel olarak tercih edebiliyor. Kısacası gig ekonomisi hem işletmeler hem de çalışanlar tarafından günümüzde standart olmaya yakın bir iş modeli olarak görülüyor. Tabii bu yöntemin hem avantajları hem de dezavantajları mevcut.
Gig ekonomisinin avantajlarını işletmeler ve çalışanlar için ayrı ayrı ele almak mümkün. Çalışanlar, bağımsız ve esnek bir iş ortamına sahip oldukları için müşterilerini seçme ve günlerini kendi ihtiyaçlarına göre planlama “lüksüne” sahip olur. Üstelik kalan zamanlarında ilgi alanlarına yönelip kendilerini geliştirebilir, farklı yeteneklerini sergileyerek iş çeşitliliği sağlayabilirler. Bu da yeni özelliklere sahip olmalarına ve ek kazanç elde etmelerine imkan tanır.
Müşteriler yani işletmeler ise gig ekonomisi sayesinde en başta maliyet tasarrufu yapabilirler. Tam zamanlı personel istihdam etmek yerine dönemsel ihtiyaçlar doğrultusunda ilgili çalışanlarla anlaşmak, maliyetlerin düşmesinde oldukça etkilidir. Üstelik özel becerilere sahip kişilerle dönemsel olarak çalışmak da bu yolla mümkün olur. Geniş yetenek havuzundan tüm ihtiyaç ve beklentileri karşılayan kişilerle anlaşılabilir, dünyanın farklı noktalarındaki çalışanlar sayesinde günün her saati işler yürütülebilir.
Tabii çalışanlar ve işletmeler için gig ekonomisinin dezavantajları da bulunur. Çalışanlar, başka herhangi bir işletmede tam zamanlı istihdam edilmiyorlarsa tazminat, hastalık izni, resmi tatil, emeklilik ödemeleri gibi haklardan mahrum kalabilirler. Ayrıca bazı dönemlerde müşteri sayısında artış olurken bazı dönemlerde ise hiç talep olmayabilir. Bu da düzensiz bir akışı beraberinde getirebilir. Bunun dışında esnek ve bağımsız çalışmak, aslında biraz da özdisiplin ve kendi kendini motive edebilme becerisi gerektirir. Yetenek havuzunun geniş olması ise erişilebilir yetenek sayısını artırdığı için ücretlerde düşüşe yol açabilir.
İşletmeler için gig ekonomisinin olumsuz yanlarının başında ise şirket kültürüne uzaklık ve iş yeri sadakatinin düşüklüğü gelir. Bir projede birlikte çalışılan uygun becerideki kişi, bir sonraki projede hizmet veremeyebilir. Bu da devamlılık gerektiren işlerde çeşitli sorunlar ortaya çıkarabilir. Ayrıca uzaktan, esnek ve bağımsız çalışmak, teslim tarihleri konusunda da riskler barındırır. Bu nedenle gig ekonomisinde çalışan yönetimi de geleneksel yöneticilikten farklı beceriler gerektirir.
Yine de tüm bu avantajları ve dezavantajları göz önünde bulundurulduğunda teknolojik gelişmelerle birlikte gig ekonomisinin önümüzdeki dönemde iş dünyasının en önemli iş yapış biçimlerinden biri olacağı aşikar. Bu değişime adapte olmak ise hem işletmeler hem de çalışanlar için olmazsa olmaz.
Gig ekonomisi, müzisyenlerin farklı zamanlarda çeşitli mekanlarda sahne almasından hareketle geçici çalışma düzenini ifade ediyor. Daha geniş açıdan ele alacak olursak gig ekonomisi tanımını, kişilerin bağımsız olarak bir işte geçici ya da kısa süreliğine çalıştığı ve sorumluluklarını yerine getirip görevi tamamladıktan sonra işvereni ile iş ilişkisini kestiği çalışma modeli şeklinde yapabiliriz. Tanımından da anlaşılacağı üzere tam zamanlı personel olmadan bir işletme için geçici olarak çalışılması en önemli nokta. Ayrıca esnek çalışma saatleri ve uzaktan çalışma imkanı da gig ekonomisinin özellikleri arasında.
İşletmelerin çeşitli görevler için daimi çalışanlara sahip olmak yerine ihtiyaç anında uygun kişilerle kısa süreliğine anlaşması esasına dayanan bu iş modeli, hem çalışanlar hem de işletmeler için son dönemin yükselen değerleri arasında. Öyle ki bir McKinsey araştırmasına göre ABD’de katılımcıların %36’sı yani yaklaşık 58 milyon kişi kendini bağımsız çalışan olarak tanımlıyor. Peki, bu insanlar hangi işleri yapıyor?
Uber, Airbnb gibi çevrim içi platformlar aracılığıyla alınan hizmetler, yemek dağıtım işleri, market alışverişi teslimi, oda kiralama, evcil hayvan bakımı, online eğitmenlikler, danışmanlık ile freelance editörlük, yazarlık, tasarımcılık, yazılımcılık gibi işler gig ekonomisi çatısı altında değerlendirilebilir. Kısacası gig ekonomisi modeli hemen her sektöre taşmış durumda. Bunun nedenleri ise çağın ruhunda ve teknolojik gelişmelerde gizli.
Esneklik, bağımsızlık, çeşitlilik gibi kolaylıklar sunan bu iş modeli; kişilerin çalışma saatlerini ayarlayabilmeleri, aynı dönemde farklı projelerde de görev alabilmeleri, asıl işlerinin yanında ek iş olarak tercih edebilmeleri gibi sebeplerle sıklıkla tercih ediliyor. Tabii bu çalışma biçiminin yaygınlaşmasındaki en önemli destekçilerden biri de hiç şüphesiz teknolojik gelişmeler.
Çevrim içi platformlar ve mobil uygulamalar, bağımsız çalışmak isteyenlere çok daha kolay ulaşılabilmesini sağlarken uzaktan erişim ve tüm sürece anlık katkı gibi imkanlar da sunuyor. Özellikle pandemi döneminde yerleşen video konferanslar ile tüm görüşme ve toplantılar gerçekleştirilebildiği için aynı proje üzerinde çalışan kişilerin fiziksel olarak yan yana gelmesine gerek kalmıyor.
Tam zamanlı işlerde bölünmeler nedeniyle tüm güne yayılabilen işlerin bağımsız çalışma ile birkaç saatte tamamlanabilir olması, bağımsız çalışanların günlerini farklı işler için bölmesine fırsat verdiği için her geçen gün artan oranda tercih ediliyor. İşe gidiş geliş için zaman harcanmaması bile birçok iş için yeterli sürenin elde edilmesini sağlıyor.
Ayrıca başta Z kuşağı olmak üzere yeni nesil çalışanlar iş hayatında özerklik beklentilerini gig ekonomisi çalışma biçimiyle karşılayabilirken işletmeler de dönemsel olarak ortaya çıkan farklı ihtiyaçlar için tam zamanlı çalışan bulundurmak yerine ihtiyaçlarına uygun yetenekleri dönemsel olarak tercih edebiliyor. Kısacası gig ekonomisi hem işletmeler hem de çalışanlar tarafından günümüzde standart olmaya yakın bir iş modeli olarak görülüyor. Tabii bu yöntemin hem avantajları hem de dezavantajları mevcut.
Avantajları ve Dezavantajlarıyla Gig Ekonomisi
Gig ekonomisinin avantajlarını işletmeler ve çalışanlar için ayrı ayrı ele almak mümkün. Çalışanlar, bağımsız ve esnek bir iş ortamına sahip oldukları için müşterilerini seçme ve günlerini kendi ihtiyaçlarına göre planlama “lüksüne” sahip olur. Üstelik kalan zamanlarında ilgi alanlarına yönelip kendilerini geliştirebilir, farklı yeteneklerini sergileyerek iş çeşitliliği sağlayabilirler. Bu da yeni özelliklere sahip olmalarına ve ek kazanç elde etmelerine imkan tanır.
Müşteriler yani işletmeler ise gig ekonomisi sayesinde en başta maliyet tasarrufu yapabilirler. Tam zamanlı personel istihdam etmek yerine dönemsel ihtiyaçlar doğrultusunda ilgili çalışanlarla anlaşmak, maliyetlerin düşmesinde oldukça etkilidir. Üstelik özel becerilere sahip kişilerle dönemsel olarak çalışmak da bu yolla mümkün olur. Geniş yetenek havuzundan tüm ihtiyaç ve beklentileri karşılayan kişilerle anlaşılabilir, dünyanın farklı noktalarındaki çalışanlar sayesinde günün her saati işler yürütülebilir.
Tabii çalışanlar ve işletmeler için gig ekonomisinin dezavantajları da bulunur. Çalışanlar, başka herhangi bir işletmede tam zamanlı istihdam edilmiyorlarsa tazminat, hastalık izni, resmi tatil, emeklilik ödemeleri gibi haklardan mahrum kalabilirler. Ayrıca bazı dönemlerde müşteri sayısında artış olurken bazı dönemlerde ise hiç talep olmayabilir. Bu da düzensiz bir akışı beraberinde getirebilir. Bunun dışında esnek ve bağımsız çalışmak, aslında biraz da özdisiplin ve kendi kendini motive edebilme becerisi gerektirir. Yetenek havuzunun geniş olması ise erişilebilir yetenek sayısını artırdığı için ücretlerde düşüşe yol açabilir.
İşletmeler için gig ekonomisinin olumsuz yanlarının başında ise şirket kültürüne uzaklık ve iş yeri sadakatinin düşüklüğü gelir. Bir projede birlikte çalışılan uygun becerideki kişi, bir sonraki projede hizmet veremeyebilir. Bu da devamlılık gerektiren işlerde çeşitli sorunlar ortaya çıkarabilir. Ayrıca uzaktan, esnek ve bağımsız çalışmak, teslim tarihleri konusunda da riskler barındırır. Bu nedenle gig ekonomisinde çalışan yönetimi de geleneksel yöneticilikten farklı beceriler gerektirir.
Yine de tüm bu avantajları ve dezavantajları göz önünde bulundurulduğunda teknolojik gelişmelerle birlikte gig ekonomisinin önümüzdeki dönemde iş dünyasının en önemli iş yapış biçimlerinden biri olacağı aşikar. Bu değişime adapte olmak ise hem işletmeler hem de çalışanlar için olmazsa olmaz.