İklim Kriziyle Mücadelede Yeni Bir Yol: Mavi-Yeşil Çatılar
Dünyanın geleceğine dair en büyük problem olan iklim krizine karşı son yıllarda hem devletler hem de özel girişimler çözümler üretmeye çalışıyor. Bu doğrultuda geliştirilen projelerin bir kısmı da yine son yıllarda artan küresel sıcaklıkla mücadele etmek ve bu artışın önüne geçmek. Özellikle şehirlerde yapılaşmanın artması ile birlikte biyolojik çeşitlilik zarar gördüğü, yeşil alanlar azaldığı için de bu bölgelerde ısı adaları oluşuyor. Tüm bu gelişmeler de insanlar başta olmak üzere tüm canlıların geleceğini tehlikeye atıyor.
Tüm bu sorunlarla başa çıkabilmek ve olumsuz etkilerden kurtulabilmek için geliştirilen çözümlerden biri de Amsterdam’da hayata geçirilen yeşil-mavi çatı projesi. Kentsel ısı alanları, biyolojik çeşitliliğin azalması, artan sera gazı emisyonları gibi sorunlara karşı etkili bir yol olarak gündeme gelen yeşil altyapı çalışmalarının bir örneği olan mavi-yeşil çatılar, hepimiz için kurtuluşa giden yolda önemli bir viraj olabilir.
Aslında dünyanın farklı bölgelerinde yeşil çatı örnekleri görmek mümkün. Amaç ise gri çatılardan farklı olarak yeşil çatıların güneş ışınlarını daha az emmesi ve bu sayede ısı adası oluşumunu desteklememesi. Amsterdam’da geliştirilen projenin farkı ise yeşil katmanın altına ek olarak bir su katmanı yerleştirilmesi. Bu sayede hem buharlaşma nedeniyle yağış sularının kullanılamadan gökyüzüne karışmasının önlenmesi hem de yağış eksikliği ya da kuraklık zamanlarında yeşil çatılardaki bitki tabakalarının hayatta kalması hedefleniyor.
Birkaç sene önce Amsterdam’da toplam 10 bin metrekarelik mavi-yeşil çatı kurulması amacıyla başlayan RESILIO projesi kapsamında yaklaşık 13 bin metrekarelik çatı alanı mavi-yeşil çatıya dönüştürüldü. Teknik açıdan ele alırsak yapılan dönüşüm işlemi birkaç aşamadan oluşuyor.
Çatılara yapılan ekim sayesinde yosun, çimen, çalı gibi bitkilerin büyümesi için toprağa benzer özel bir tabakadan faydalanılmış. Bu tabakanın altında yer alan filtre katmanı ile partiküllerin suya karışması ve kanalları tıkamasının önüne geçilmiş. Bir altta yer alan drenaj tabakası ise yağmur suyunun depolandığı alan işlevine sahip. Su ve kök geçirmez sitem sayesinde de suyun sızıntı yapmadan depolanması, çatının da bitki köklerinden korunması sağlanmış. Eklenen akıllı vana sistemiyle de depolanan suyun kolayca tahliye edilebilmesi için son dokunuş yapılmış. Vana sisteminde yer alan akıllı valf, otomatik olarak açılıp kapanabiliyor. Mavi-yeşil çatı projesinin faydaları ise oldukça fazla. İlk olarak şiddetli yağmurlarda suyu tutma ve ihtiyaca göre tahliye etmeye imkan tanıyor. Bu da çatıda taşkın yaşanmadan su depolanmasını sağlıyor. Bu su sayesinde yılın sıcak ve kurak dönemlerinde ve üst katmandaki bitkiler korunuyor ve serinlik elde edilebiliyor. Ayrıca biyoçeşitliliğin artırılması da yeşil çatılar sayesinde mümkün oluyor.
Projenin şimdiye kadar başarıyla sürdürüldüğü ve zaman içinde pozitif etkilerinin görülmesinin beklendiğine yönelik açıklamalar umut verici. Üstelik yeşil çatı projesi yalnızca Amsterdam ile sınırlı değil. Avrupa’nın ve dünyanın turizm başkentlerinden Paris de yıllardır yeşil bir kente dönüşmek için adımlar atıyor. 2016 yılında başlatılan Les Parisculteurs adlı proje kapsamında 100 hektarlık yeşil çatı hedefiyle çıkılan yolda, bugün bu hedefe oldukça yaklaşılmış durumda.
Tüm şehirde yeşil alanlar artırılırken çatılarda, teraslarda, otopark ve kent bahçelerinde organik tarım için uygun alanlar oluşturulmuş. Bu kentsel tarım projesine ek olarak bisiklet yolları, önemli yolların araç trafiğine kapatılması, elektrikli araçlara yönelik teşvikler, 2030’a kadar fosil yakıtlı araçların tamamen yasaklanması ve uygun her alana ağaç dikilmesi gibi uygulamalarla da şehrin daha yeşil, doğayla iç içe olması hedefleniyor.
Bu tip projeleri biz de kendi ülkemizde hem yeni projelerde hem de eski yapıların dönüştürülmesinde uygulayabilir ve şehirleşmenin arttığı günümüzde kentsel ısı adalarının etkilerini yumuşatabiliriz. Çünkü şiddetli yağmurlar, rekor kıran sıcak hava dalgaları derken tüm dünyada olduğu gibi bizim şehirlerimizde de iklim değişikliğinin etkileri yakından hissedilmeye başlandı. Projenin şimdiye kadar başarıyla sürdürüldüğü ve zaman içinde pozitif etkilerinin görülmesinin beklendiğine yönelik açıklamalar umut verici. Çünkü bu tip projeleri de biz de kendi ülkemizde hem yeni projelerde hem de eski yapıların dönüştürülmesinde uygulayabilir ve şehirleşmenin arttığı günümüzde kentsel ısı adalarının etkilerini yumuşatabiliriz. Çünkü şiddetli yağmurlar, rekor kıran sıcak hava dalgaları derken tüm dünyada olduğu gibi bizde de şehirlerimiz iklim değişikliğinin etkilerini yakından hissetmeye başladı.
Yapılaşmanın en yoğun olduğu İstanbul’dan başlayarak tüm büyükşehirlerimizde ve sonra ülke genelinde uygulayabileceğimiz bu tip bir proje ile kış ve bahar aylarındaki yağmur sularını depolayarak yemyeşil çatılara sahip olabilir, bu sayede sıcak yaz aylarında daha serin ve biyoçeşitliliği artmış şehirlere sahip olabiliriz.
Tüm bu sorunlarla başa çıkabilmek ve olumsuz etkilerden kurtulabilmek için geliştirilen çözümlerden biri de Amsterdam’da hayata geçirilen yeşil-mavi çatı projesi. Kentsel ısı alanları, biyolojik çeşitliliğin azalması, artan sera gazı emisyonları gibi sorunlara karşı etkili bir yol olarak gündeme gelen yeşil altyapı çalışmalarının bir örneği olan mavi-yeşil çatılar, hepimiz için kurtuluşa giden yolda önemli bir viraj olabilir.
Aslında dünyanın farklı bölgelerinde yeşil çatı örnekleri görmek mümkün. Amaç ise gri çatılardan farklı olarak yeşil çatıların güneş ışınlarını daha az emmesi ve bu sayede ısı adası oluşumunu desteklememesi. Amsterdam’da geliştirilen projenin farkı ise yeşil katmanın altına ek olarak bir su katmanı yerleştirilmesi. Bu sayede hem buharlaşma nedeniyle yağış sularının kullanılamadan gökyüzüne karışmasının önlenmesi hem de yağış eksikliği ya da kuraklık zamanlarında yeşil çatılardaki bitki tabakalarının hayatta kalması hedefleniyor.
Birkaç sene önce Amsterdam’da toplam 10 bin metrekarelik mavi-yeşil çatı kurulması amacıyla başlayan RESILIO projesi kapsamında yaklaşık 13 bin metrekarelik çatı alanı mavi-yeşil çatıya dönüştürüldü. Teknik açıdan ele alırsak yapılan dönüşüm işlemi birkaç aşamadan oluşuyor.
Çatılara yapılan ekim sayesinde yosun, çimen, çalı gibi bitkilerin büyümesi için toprağa benzer özel bir tabakadan faydalanılmış. Bu tabakanın altında yer alan filtre katmanı ile partiküllerin suya karışması ve kanalları tıkamasının önüne geçilmiş. Bir altta yer alan drenaj tabakası ise yağmur suyunun depolandığı alan işlevine sahip. Su ve kök geçirmez sitem sayesinde de suyun sızıntı yapmadan depolanması, çatının da bitki köklerinden korunması sağlanmış. Eklenen akıllı vana sistemiyle de depolanan suyun kolayca tahliye edilebilmesi için son dokunuş yapılmış. Vana sisteminde yer alan akıllı valf, otomatik olarak açılıp kapanabiliyor. Mavi-yeşil çatı projesinin faydaları ise oldukça fazla. İlk olarak şiddetli yağmurlarda suyu tutma ve ihtiyaca göre tahliye etmeye imkan tanıyor. Bu da çatıda taşkın yaşanmadan su depolanmasını sağlıyor. Bu su sayesinde yılın sıcak ve kurak dönemlerinde ve üst katmandaki bitkiler korunuyor ve serinlik elde edilebiliyor. Ayrıca biyoçeşitliliğin artırılması da yeşil çatılar sayesinde mümkün oluyor.
Projenin şimdiye kadar başarıyla sürdürüldüğü ve zaman içinde pozitif etkilerinin görülmesinin beklendiğine yönelik açıklamalar umut verici. Üstelik yeşil çatı projesi yalnızca Amsterdam ile sınırlı değil. Avrupa’nın ve dünyanın turizm başkentlerinden Paris de yıllardır yeşil bir kente dönüşmek için adımlar atıyor. 2016 yılında başlatılan Les Parisculteurs adlı proje kapsamında 100 hektarlık yeşil çatı hedefiyle çıkılan yolda, bugün bu hedefe oldukça yaklaşılmış durumda.
Tüm şehirde yeşil alanlar artırılırken çatılarda, teraslarda, otopark ve kent bahçelerinde organik tarım için uygun alanlar oluşturulmuş. Bu kentsel tarım projesine ek olarak bisiklet yolları, önemli yolların araç trafiğine kapatılması, elektrikli araçlara yönelik teşvikler, 2030’a kadar fosil yakıtlı araçların tamamen yasaklanması ve uygun her alana ağaç dikilmesi gibi uygulamalarla da şehrin daha yeşil, doğayla iç içe olması hedefleniyor.
Bu tip projeleri biz de kendi ülkemizde hem yeni projelerde hem de eski yapıların dönüştürülmesinde uygulayabilir ve şehirleşmenin arttığı günümüzde kentsel ısı adalarının etkilerini yumuşatabiliriz. Çünkü şiddetli yağmurlar, rekor kıran sıcak hava dalgaları derken tüm dünyada olduğu gibi bizim şehirlerimizde de iklim değişikliğinin etkileri yakından hissedilmeye başlandı. Projenin şimdiye kadar başarıyla sürdürüldüğü ve zaman içinde pozitif etkilerinin görülmesinin beklendiğine yönelik açıklamalar umut verici. Çünkü bu tip projeleri de biz de kendi ülkemizde hem yeni projelerde hem de eski yapıların dönüştürülmesinde uygulayabilir ve şehirleşmenin arttığı günümüzde kentsel ısı adalarının etkilerini yumuşatabiliriz. Çünkü şiddetli yağmurlar, rekor kıran sıcak hava dalgaları derken tüm dünyada olduğu gibi bizde de şehirlerimiz iklim değişikliğinin etkilerini yakından hissetmeye başladı.
Yapılaşmanın en yoğun olduğu İstanbul’dan başlayarak tüm büyükşehirlerimizde ve sonra ülke genelinde uygulayabileceğimiz bu tip bir proje ile kış ve bahar aylarındaki yağmur sularını depolayarak yemyeşil çatılara sahip olabilir, bu sayede sıcak yaz aylarında daha serin ve biyoçeşitliliği artmış şehirlere sahip olabiliriz.