İklim Krizine Çözüm İçin Elektrikli Araçlar Yeterli mi?
Dünya genelinde elektrikli otomobil satışları artıyor. Öyle ki 2021 yılında yarısı Çin’de olsa da toplam 6.6 milyon adet elektrikli araç satılmış. Böylece trafikteki elektrikli araç sayısı da 17 milyona yaklaşmış durumda. Her geçen yıl katlanarak artan bu satışlar, özellikle iklim krizi için elektrikli araçları destekleyenler tarafından sevinçle karşılanıyor. Ulaşım sektörünün küresel sera gazı emisyonunun %20’sinden sorumlu olduğu düşünülünce elektrikli araç satışının artması herkesin dikkatini çekiyor.
Bununla birlikte son dönemde elektrikli araçların iklim krizi için en önemli ve en doğru adımlardan biri olduğu fikri tartışmaya açılmış durumda. Bu tartışmalarda ise birkaç noktaya değiniliyor. İlk olarak şunu belirtmek lazım: Elektrikli araçlar, kullanım esnasında karbon salınımı yapmıyorlar ve bu açıdan oldukça değerliler. Dünya genelinde yılda yaklaşık 7 milyon insanın kötü hava kalitesinden kaynaklanan sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybettiği düşünülürse kullanırken havayı kirletmeyen bu araçların değeri daha iyi anlaşılabilir.
Yalnızca bu nedenle bile elektrikli araçlar, ulaşımın geleceği olarak görülse de buna şerh koyanların değindiği noktaların başında, bu araçların şarj edilmesi için kullanılan elektriğin üretiminde yaşanan sorunlar geliyor. Elektrikli araçları iklim krizine karşı temel çözüm olarak görmeyenlerin değindiği üzere bu araçları şarj etmek için kullanılan elektrik, birçok ülkede fosil kaynaklar kullanılarak elde ediliyor.
Özellikle Çin ve Hindistan gibi kalabalık ülkelerde elektrik elde etmek için kömürle çalışan santrallerin kullanılması, karbon emisyonunun azalmasını değil de artmasını beraberinde getiriyor. Bu nedenle elektrikli araçların çevre dostu olduğunu söyleyebilmek için elektriğin kaynağını sorgulamak gerekiyor. Fosil yakıta dayanan santrallerde üretilen elektrikle şarj edilen araçlar, iddia ettikleri çevrecilikten uzak kalıyorlar.
Elektrikli araçların iklim krizine karşı çözüm olmadığını öne sürenlerin vurguladığı bir diğer nokta ise bu araçların pilleri ile ilgili. Elektrikli araç bataryaları, lityum ve kobalt gibi nadir madenler kullanılarak yapılıyor. Bu madenlerin çoğu da Güney Amerika ülkelerinde bulunuyor ve maden çalışmalarında çevreye oldukça zarar veriliyor. Bu madenler az bulunduğu ve zor çıkarılabildiği için var oldukları bölgelerde doğayı tehlikeye atan koşullarla temin ediliyor. Ayrıca elektrikli araçlarda kullanılan lityum-iyon pillerin üretim aşaması da karbon emisyonunu artırıyor. Kısacası elektrikli araç pillerinin üretim aşaması boyunca yüksek miktarda karbon salınımı gerçekleşiyor. Hem zararlı gazlar salınıyor hem de kimyasal maddeler toprağa karışıyor.
Vurgulanan bu iki durumdan da anlaşılacağı üzere elektrikli araçların tamamen çevreci olabilmeleri için temel değişikliklere ihtiyaç var. İlk olarak bu araçların bataryalarını şarj edecek elektriğin yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilmesi gerekiyor. Fosil kaynaklar kullanılarak elektrik üretildikçe bu araçların yaygınlığı arttıkça daha fazla fosil yakıt kullanılacaktır. Tabii bunu başarabilen ülkeler mevcut. Özellikle İskandinav ülkelerinde yenilenebilir enerji kaynakları yoğun olarak kullanıldığı için elektrik üretimi kaynaklı karbon emisyonu oranı düşük. Eğer yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı dünya genelinde yaygınlaşırsa elektrikli araçları bugün olduklarından daha çevreci hale getirebilir.
Buna ek olarak bu araçların pillerinde kullanılan lityum ve kobalt gibi elementlerin çıkarılması için yürütülen madencilik faaliyetlerinin çevreye zarar vermeyecek koşullarda gerçekleştirilmesini sağlamak gerekiyor. Tabii teknolojik gelişmeler ışığında daha kolay bulunabilen ve temin edilmesi aşamasında çevreye zarar verilmeyen elementler kullanılarak yeni piller tasarlanması, bu sorunu tamamen ortadan kaldırabilir.
Bu iki koşulun sağlanması, elektrikli arabaların düşünüldükleri kadar çevreci olmasını ve iklim krizine karşı çok daha değerli araçlar halini almalarını sağlayabilir.
Bununla birlikte son dönemde elektrikli araçların iklim krizi için en önemli ve en doğru adımlardan biri olduğu fikri tartışmaya açılmış durumda. Bu tartışmalarda ise birkaç noktaya değiniliyor. İlk olarak şunu belirtmek lazım: Elektrikli araçlar, kullanım esnasında karbon salınımı yapmıyorlar ve bu açıdan oldukça değerliler. Dünya genelinde yılda yaklaşık 7 milyon insanın kötü hava kalitesinden kaynaklanan sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybettiği düşünülürse kullanırken havayı kirletmeyen bu araçların değeri daha iyi anlaşılabilir.
Yalnızca bu nedenle bile elektrikli araçlar, ulaşımın geleceği olarak görülse de buna şerh koyanların değindiği noktaların başında, bu araçların şarj edilmesi için kullanılan elektriğin üretiminde yaşanan sorunlar geliyor. Elektrikli araçları iklim krizine karşı temel çözüm olarak görmeyenlerin değindiği üzere bu araçları şarj etmek için kullanılan elektrik, birçok ülkede fosil kaynaklar kullanılarak elde ediliyor.
Özellikle Çin ve Hindistan gibi kalabalık ülkelerde elektrik elde etmek için kömürle çalışan santrallerin kullanılması, karbon emisyonunun azalmasını değil de artmasını beraberinde getiriyor. Bu nedenle elektrikli araçların çevre dostu olduğunu söyleyebilmek için elektriğin kaynağını sorgulamak gerekiyor. Fosil yakıta dayanan santrallerde üretilen elektrikle şarj edilen araçlar, iddia ettikleri çevrecilikten uzak kalıyorlar.
Elektrikli araçların iklim krizine karşı çözüm olmadığını öne sürenlerin vurguladığı bir diğer nokta ise bu araçların pilleri ile ilgili. Elektrikli araç bataryaları, lityum ve kobalt gibi nadir madenler kullanılarak yapılıyor. Bu madenlerin çoğu da Güney Amerika ülkelerinde bulunuyor ve maden çalışmalarında çevreye oldukça zarar veriliyor. Bu madenler az bulunduğu ve zor çıkarılabildiği için var oldukları bölgelerde doğayı tehlikeye atan koşullarla temin ediliyor. Ayrıca elektrikli araçlarda kullanılan lityum-iyon pillerin üretim aşaması da karbon emisyonunu artırıyor. Kısacası elektrikli araç pillerinin üretim aşaması boyunca yüksek miktarda karbon salınımı gerçekleşiyor. Hem zararlı gazlar salınıyor hem de kimyasal maddeler toprağa karışıyor.
Vurgulanan bu iki durumdan da anlaşılacağı üzere elektrikli araçların tamamen çevreci olabilmeleri için temel değişikliklere ihtiyaç var. İlk olarak bu araçların bataryalarını şarj edecek elektriğin yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilmesi gerekiyor. Fosil kaynaklar kullanılarak elektrik üretildikçe bu araçların yaygınlığı arttıkça daha fazla fosil yakıt kullanılacaktır. Tabii bunu başarabilen ülkeler mevcut. Özellikle İskandinav ülkelerinde yenilenebilir enerji kaynakları yoğun olarak kullanıldığı için elektrik üretimi kaynaklı karbon emisyonu oranı düşük. Eğer yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı dünya genelinde yaygınlaşırsa elektrikli araçları bugün olduklarından daha çevreci hale getirebilir.
Buna ek olarak bu araçların pillerinde kullanılan lityum ve kobalt gibi elementlerin çıkarılması için yürütülen madencilik faaliyetlerinin çevreye zarar vermeyecek koşullarda gerçekleştirilmesini sağlamak gerekiyor. Tabii teknolojik gelişmeler ışığında daha kolay bulunabilen ve temin edilmesi aşamasında çevreye zarar verilmeyen elementler kullanılarak yeni piller tasarlanması, bu sorunu tamamen ortadan kaldırabilir.
Bu iki koşulun sağlanması, elektrikli arabaların düşünüldükleri kadar çevreci olmasını ve iklim krizine karşı çok daha değerli araçlar halini almalarını sağlayabilir.