İklim Değişikliğiyle Mücadelede Şehir Planlaması:İklim Dirençli Kentler
İklim değişikliği artık tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri olmuş durumda. Su kıtlığı, gıda krizi, çevresel etkiler ve sosyal sonuçları göz önünde bulundurulunca da iklim değişikliğinin tehlikeleri daha iyi anlaşılabilir. Geri bıraktığımız hemen her ay, tarihin ölçülen en sıcak ayı olarak kayıtlara geçiyor. Uzun süren kuraklıkların ardından şiddetli yağışlar nedeniyle su baskınları yaşanıyor, insan hayatı tehlikeye giriyor. Karbon salımının tetiklediği iklim değişikliğinin en önemli kaynaklarından biri ise hiç kuşkusuz şehirler.
İstatistiklere göre 2050 yılına geldiğimizde dünyada her üç kişiden ikisi şehirlerde yaşayacak. Yani yaklaşık 7 milyar insan, çok dar alanlar olan şehirlerde hayatlarını sürdürecek. Küresel sera gazı emisyonlarının %75’i kentsel faaliyetler nedeniyle gerçekleştiği için de şehirleşme, insanlığın ve gezegenimizin geleceği için hiç olmadığı kadar kritik bir öneme sahip. Ulaşım, enerji, sanayi, yapılar ve diğer unsurlarla birlikte şehirler, geleceğin anahtarını ellerinde tutuyor denilebilir. İklim değişikliğine karşı şehirlere düşen görev ise üretimden atık yönetimine kadar her noktada çevreye ve insana en faydalı çözümler sunmak, iklim değişikliğinin getirdiği ekstrem hava olaylarına ve afetlere karşı güvenli kalmak. Yani dirençli olmak.
İklim değişikliği ve karbon emisyonundaki artış nedeniyle hava kirliliğinin artması, kuraklık ve sel olaylarının doğal kaynaklara ve şehirlerin altyapısına zarar vermesi, aşırı hava olayları yaşanması, kıyı bölgelerin yükselen suyun altında kalması gibi tehlikelere karşı şehir planlamasına modern bir yaklaşım olan dirençlilik, bu risklerin etkilerinin hafifletilmesi ve hatta ortadan kaldırılması için mutlaka en önemli gerekliliklerden biri olarak kabul edilmeli. Peki, dirençli kent nedir ve iklim dirençli kent için hangi uygulamaların hayata geçirilmesi gerekir?
Dirençlilik; tehlikelere açık olan bir toplumun, bölgenin ya da sistemin söz konusu tehlikelere karşı etkili bir şekilde direnebilmesi, olası etkileri azaltabilmesi, riskli durumlara uyum sağlayabilmesi ve nihayetinde tehlikelerden korunabilmesini ifade eder. Olumsuz durumlara karşı hazırlık yapma, değişen şartlara adapte olma ve potansiyel risklere karşı önlem alma olarak da tanımlanan dirençliliğin elde edilebilmesi için mevcut durumun doğru analiz edilmesi ve somut veriler ışığında isabetli tahminler yapılması şarttır. Her türlü ihtimal göz önünde bulundurularak risklere karşı hazırlıklı olmak gerekir.
Dirençli kentler ise kentsel yaşam alanlarının karşı karşıya olduğu ve potansiyel riskleri göz önünde bulundurarak çözümler üretmek şeklinde tanımlanabilir. Bu riskler de deprem, yangın, göç, konut krizi, ekonomik çalkantı gibi durumlar olabileceği gibi iklim değişikliği de olabilir. Bu durumda da iklim dirençli kent kavramı gündeme gelir.
Günümüzde kentlerin odak noktalarında doğa ve iklim değil de ulaşım ya da yapılaşma yer alır. Ancak iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı tehditlere karşı hazırlıklı ve korunaklı olabilmek için kentleşmenin odağında iklim direncini artıracak önlemlerin yer alması gerekir. İklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkabilecek sorunlara karşı şehir planlaması yapmak ve uygun stratejiler belirlemek de iklim dirençli kent kavramını ifade eder.
İklim dirençli kentler oluşturabilmek için yapılması gerekenler ise oldukça geniştir. Üstelik dünya genelinde şehirlerin çoğu modern anlayıştan uzak bir yapıda inşa edildikleri için bu uygulamalar oldukça kritik öneme sahiptir. Örneğin karbon salımının en önemli sebeplerinden biri olan ulaşımda verilen zararların önüne geçebilmek için fosil yakıtlı taşıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışabilen araçlara yönelik altyapı çalışmalarının hızlandırılması şart. Elektrikli araç şarj istasyonları, fosil yakıtlı araçların şehir merkezlerinden uzaklaştırılması gibi uygulamalara ek olarak toplu taşıma ve bisiklet kullanımının yaygınlaşması için de yol ve tesis inşasına hız verilmeli.
İklim krizi, beraberinde su sorunu da getirdiği için şehir altyapıları yenilenmeli ve atık dönüşüm tesislerinin sayısı artmalı. Atık yönetimi için kararlı politikalar ve uygulamalar yaygınlaştırılırken şehirlerin mümkün olan her noktalarının ağaçlandırılması da sağlanmalı. Böylece hava kirliliği, su kaynaklarının kaybı, su baskınlarının yıkıcı etkiler oluşturması gibi problemlerin önüne geçilebilir. Ayrıca şehirlerde biyoçeşitlilik de korunmuş olur.
Enerji kaynaklarının korunması için de temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok kullanılabilmesi için altyapı yatırımları ve teşvikler sunulmalı. Güneş panelleri, rüzgar türbinleri ve benzer uygulamalarla şehirlerin kendi enerjilerini üretebilmeleri için önemli adımlar atılması gerek.
Bunlara ek olarak engelliler için mimari engellerin kaldırılması, yerel pazarlardan alışverişin teşvik edilmesi, tıbbi merkezlerin herkes için erişilebilir sayıya ve kapasiteye ulaştırılması, sosyal tesislerin yaygınlaştırılması, evde bakım uygulamalarının geliştirilmesi, atıl durumdaki tesislerin ve yapıların tekrar işler hale getirilmesi ve tabii ki yapılaşmada yeşil mimari uygulamalarının şart koşulması da iklim dirençli kentler inşa etmek için olmazsa olmaz adımlar arasında.
Kısacası şehir sakinlerinin kendilerine ve doğaya zarar vermeden, hatta katkı sağlayarak yaşayabilmeleri ve tehlikelere karşı güvende olmaları için her türlü önlemin alınması, iklim dirençli kentlerin kapsamına giriyor. Ulaşımdan atık yönetimine ve günlük tüketime kadar her noktanın gözden geçirilmesinin ardından bu şehirleri oluşturmak aslında mümkün. Enerji verimliliği, akıllı şehir teknolojilerinin yaygınlaştırılması, yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması, sürdürülebilir çevre ve altyapı uygulamaları, toplumu bilinçlendirecek çalışmaların yapılması, atık yönetiminin düzenlenmesi ve diğer uygulamalar için kararlı politikalar ve doğru adımların atılmasını sağlayacak motivasyon yeterli.
İstatistiklere göre 2050 yılına geldiğimizde dünyada her üç kişiden ikisi şehirlerde yaşayacak. Yani yaklaşık 7 milyar insan, çok dar alanlar olan şehirlerde hayatlarını sürdürecek. Küresel sera gazı emisyonlarının %75’i kentsel faaliyetler nedeniyle gerçekleştiği için de şehirleşme, insanlığın ve gezegenimizin geleceği için hiç olmadığı kadar kritik bir öneme sahip. Ulaşım, enerji, sanayi, yapılar ve diğer unsurlarla birlikte şehirler, geleceğin anahtarını ellerinde tutuyor denilebilir. İklim değişikliğine karşı şehirlere düşen görev ise üretimden atık yönetimine kadar her noktada çevreye ve insana en faydalı çözümler sunmak, iklim değişikliğinin getirdiği ekstrem hava olaylarına ve afetlere karşı güvenli kalmak. Yani dirençli olmak.
İklim değişikliği ve karbon emisyonundaki artış nedeniyle hava kirliliğinin artması, kuraklık ve sel olaylarının doğal kaynaklara ve şehirlerin altyapısına zarar vermesi, aşırı hava olayları yaşanması, kıyı bölgelerin yükselen suyun altında kalması gibi tehlikelere karşı şehir planlamasına modern bir yaklaşım olan dirençlilik, bu risklerin etkilerinin hafifletilmesi ve hatta ortadan kaldırılması için mutlaka en önemli gerekliliklerden biri olarak kabul edilmeli. Peki, dirençli kent nedir ve iklim dirençli kent için hangi uygulamaların hayata geçirilmesi gerekir?
Dirençlilik; tehlikelere açık olan bir toplumun, bölgenin ya da sistemin söz konusu tehlikelere karşı etkili bir şekilde direnebilmesi, olası etkileri azaltabilmesi, riskli durumlara uyum sağlayabilmesi ve nihayetinde tehlikelerden korunabilmesini ifade eder. Olumsuz durumlara karşı hazırlık yapma, değişen şartlara adapte olma ve potansiyel risklere karşı önlem alma olarak da tanımlanan dirençliliğin elde edilebilmesi için mevcut durumun doğru analiz edilmesi ve somut veriler ışığında isabetli tahminler yapılması şarttır. Her türlü ihtimal göz önünde bulundurularak risklere karşı hazırlıklı olmak gerekir.
Dirençli kentler ise kentsel yaşam alanlarının karşı karşıya olduğu ve potansiyel riskleri göz önünde bulundurarak çözümler üretmek şeklinde tanımlanabilir. Bu riskler de deprem, yangın, göç, konut krizi, ekonomik çalkantı gibi durumlar olabileceği gibi iklim değişikliği de olabilir. Bu durumda da iklim dirençli kent kavramı gündeme gelir.
İklim Değişikliğinin Etkilerine Karşı Hazırlıklar
Günümüzde kentlerin odak noktalarında doğa ve iklim değil de ulaşım ya da yapılaşma yer alır. Ancak iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı tehditlere karşı hazırlıklı ve korunaklı olabilmek için kentleşmenin odağında iklim direncini artıracak önlemlerin yer alması gerekir. İklim değişikliği nedeniyle ortaya çıkabilecek sorunlara karşı şehir planlaması yapmak ve uygun stratejiler belirlemek de iklim dirençli kent kavramını ifade eder.
İklim dirençli kentler oluşturabilmek için yapılması gerekenler ise oldukça geniştir. Üstelik dünya genelinde şehirlerin çoğu modern anlayıştan uzak bir yapıda inşa edildikleri için bu uygulamalar oldukça kritik öneme sahiptir. Örneğin karbon salımının en önemli sebeplerinden biri olan ulaşımda verilen zararların önüne geçebilmek için fosil yakıtlı taşıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalışabilen araçlara yönelik altyapı çalışmalarının hızlandırılması şart. Elektrikli araç şarj istasyonları, fosil yakıtlı araçların şehir merkezlerinden uzaklaştırılması gibi uygulamalara ek olarak toplu taşıma ve bisiklet kullanımının yaygınlaşması için de yol ve tesis inşasına hız verilmeli.
İklim krizi, beraberinde su sorunu da getirdiği için şehir altyapıları yenilenmeli ve atık dönüşüm tesislerinin sayısı artmalı. Atık yönetimi için kararlı politikalar ve uygulamalar yaygınlaştırılırken şehirlerin mümkün olan her noktalarının ağaçlandırılması da sağlanmalı. Böylece hava kirliliği, su kaynaklarının kaybı, su baskınlarının yıkıcı etkiler oluşturması gibi problemlerin önüne geçilebilir. Ayrıca şehirlerde biyoçeşitlilik de korunmuş olur.
Enerji kaynaklarının korunması için de temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının daha çok kullanılabilmesi için altyapı yatırımları ve teşvikler sunulmalı. Güneş panelleri, rüzgar türbinleri ve benzer uygulamalarla şehirlerin kendi enerjilerini üretebilmeleri için önemli adımlar atılması gerek.
Bunlara ek olarak engelliler için mimari engellerin kaldırılması, yerel pazarlardan alışverişin teşvik edilmesi, tıbbi merkezlerin herkes için erişilebilir sayıya ve kapasiteye ulaştırılması, sosyal tesislerin yaygınlaştırılması, evde bakım uygulamalarının geliştirilmesi, atıl durumdaki tesislerin ve yapıların tekrar işler hale getirilmesi ve tabii ki yapılaşmada yeşil mimari uygulamalarının şart koşulması da iklim dirençli kentler inşa etmek için olmazsa olmaz adımlar arasında.
Kısacası şehir sakinlerinin kendilerine ve doğaya zarar vermeden, hatta katkı sağlayarak yaşayabilmeleri ve tehlikelere karşı güvende olmaları için her türlü önlemin alınması, iklim dirençli kentlerin kapsamına giriyor. Ulaşımdan atık yönetimine ve günlük tüketime kadar her noktanın gözden geçirilmesinin ardından bu şehirleri oluşturmak aslında mümkün. Enerji verimliliği, akıllı şehir teknolojilerinin yaygınlaştırılması, yenilenebilir enerjinin yaygınlaştırılması, sürdürülebilir çevre ve altyapı uygulamaları, toplumu bilinçlendirecek çalışmaların yapılması, atık yönetiminin düzenlenmesi ve diğer uygulamalar için kararlı politikalar ve doğru adımların atılmasını sağlayacak motivasyon yeterli.