Girişimcilikte Cesaret Ne Kadar Önemli?
Birçok farklı alanda olduğu gibi girişimcilikte de başarıya giden yol, konfor alanından çıkmaktan geçer. İnsanlar genellikle kendilerini güvende hissettikleri, sınırlarını rahatlıkla görebildikleri alanlarda kalır, sınırın öte yanındaki dünyadan çekinirler. Ancak bu, kişinin kendini geliştirmesini, zihnini ve sınırlarını zorlayıp potansiyelini keşfetmesini engeller. Korkunun desteklediği güvende olma güdüsüne müdahale edilmezse de hantal, yerinde sayan, çekingen bir yapı ortaya çıkar. Girişimciliğin önündeki en büyük engel de bu güven alanına ve onun getirdiği hislere alışmaktır.
Genellikle insanlar girişimci olmak için çok iyi bir fikre, mükemmel bir ekibe, geniş bir finansal desteğe ya da özel yeteneklere ihtiyaç olduğunu düşünür. Ben bu görüşe katılmıyorum. Bana göre başarılı bir girişimcinin sahip olması gereken en önemli özellik cesarettir. Korkularından tamamen kurtulamasa da onları yönetebilen ve kendi lehine kullanabilen girişimciler, bir adım ileri gitmek için büyük bir güce sahip olurlar. Taklit edilmesi mümkün olmayan bir yetenek olan cesaret, girişimciler için gerektiğinde risk alma, yeni şeyleri deneme, kaos anlarında karar alma gibi imkanlar sunar. Bunlar da tam olarak girişimciliğin özünü oluşturan şeylerdir.
Elindeki küçük işlerle yetinen, daha büyük pazarlara açılmak ya da yeni fikirleri uygulamaktan çekinen girişimciler, genellikle ticaretin doğası gereği gelecekte daha büyük kayıplarla karşı karşıya kalırlar. Çünkü belirli dönemler dışında iş hayatında yerinde saymak, geriye gitmekle eşdeğerdir. Bir kez geriye gidiş başlayınca da bunu durdurmak ve yeniden yükselişe geçmek için daha fazla çaba sarf etmek ve risk almak gerekir.
Kısacası çok iyi bir fikriniz, yetenekli bir ekibiniz veya büyük bir sermayeniz olsa bile girişimcilik cesaretiniz yoksa başarılı olmanız pek mümkün olmayabilir. Fırsatları kovalamadan, karar anlarında gerekli riskleri almadan, inovatif düşünüp bunu uygulamadan kısa dönemlik başarılar elde edilse de orta ve uzun vadede girişim gerilemeye başlayacaktır.
Tabii girişimcilikte cesaret denince risk analizi yapmadan, artılar ve eksiler düşünülmeden, gözü kapalı bir şekilde yeni bir işe başlamak ya da yeni ortaklıklar kurmak da pek sağlıklı bir yöntem değil. Çünkü altyapısı ve etkileri hesaba katılmadan “korkusuzca” yapılan girişimler, altından kalkılamayacak durumlarla karşı karşıya bırakabilir. Bunun önüne geçmek için cesaret yönetimi şart. Cesaret yönetimi ne mi demek? Korkulardan arınılsa da temkinliliği elden bırakmayan bilgelik ile cesaretin aynı potada eritilmesidir. Yani daha sade bir şekilde dile getirecek olursak alınan kararların ya da yeni fırsatların tecrübeler ışığında tekrar değerlendirilmesi için gereken bilgelik şart. Bu analizin ardından risklerin bilincine varılıp harekete geçmek için de cesaret olmazsa olmaz. Bu ikisinin birleşimi de girişimcilikte başarının anahtarı.
Uzun bir yolculuk olan girişimcilikte zaman zaman kaybetmek tabi ki kaçınılmaz. Ancak kaçınılmaz olmayan, her seferinde bunu tekrarlamak. Alınan dersler ve atılan kararlı adımlarla girişimcilikte başarılı olmak hayal değil. Yeter ki var olan sınırlarınızı keşfedin ve o sınırları aşacak güce sahip olun.
Genellikle insanlar girişimci olmak için çok iyi bir fikre, mükemmel bir ekibe, geniş bir finansal desteğe ya da özel yeteneklere ihtiyaç olduğunu düşünür. Ben bu görüşe katılmıyorum. Bana göre başarılı bir girişimcinin sahip olması gereken en önemli özellik cesarettir. Korkularından tamamen kurtulamasa da onları yönetebilen ve kendi lehine kullanabilen girişimciler, bir adım ileri gitmek için büyük bir güce sahip olurlar. Taklit edilmesi mümkün olmayan bir yetenek olan cesaret, girişimciler için gerektiğinde risk alma, yeni şeyleri deneme, kaos anlarında karar alma gibi imkanlar sunar. Bunlar da tam olarak girişimciliğin özünü oluşturan şeylerdir.
Elindeki küçük işlerle yetinen, daha büyük pazarlara açılmak ya da yeni fikirleri uygulamaktan çekinen girişimciler, genellikle ticaretin doğası gereği gelecekte daha büyük kayıplarla karşı karşıya kalırlar. Çünkü belirli dönemler dışında iş hayatında yerinde saymak, geriye gitmekle eşdeğerdir. Bir kez geriye gidiş başlayınca da bunu durdurmak ve yeniden yükselişe geçmek için daha fazla çaba sarf etmek ve risk almak gerekir.
Kısacası çok iyi bir fikriniz, yetenekli bir ekibiniz veya büyük bir sermayeniz olsa bile girişimcilik cesaretiniz yoksa başarılı olmanız pek mümkün olmayabilir. Fırsatları kovalamadan, karar anlarında gerekli riskleri almadan, inovatif düşünüp bunu uygulamadan kısa dönemlik başarılar elde edilse de orta ve uzun vadede girişim gerilemeye başlayacaktır.
Tabii girişimcilikte cesaret denince risk analizi yapmadan, artılar ve eksiler düşünülmeden, gözü kapalı bir şekilde yeni bir işe başlamak ya da yeni ortaklıklar kurmak da pek sağlıklı bir yöntem değil. Çünkü altyapısı ve etkileri hesaba katılmadan “korkusuzca” yapılan girişimler, altından kalkılamayacak durumlarla karşı karşıya bırakabilir. Bunun önüne geçmek için cesaret yönetimi şart. Cesaret yönetimi ne mi demek? Korkulardan arınılsa da temkinliliği elden bırakmayan bilgelik ile cesaretin aynı potada eritilmesidir. Yani daha sade bir şekilde dile getirecek olursak alınan kararların ya da yeni fırsatların tecrübeler ışığında tekrar değerlendirilmesi için gereken bilgelik şart. Bu analizin ardından risklerin bilincine varılıp harekete geçmek için de cesaret olmazsa olmaz. Bu ikisinin birleşimi de girişimcilikte başarının anahtarı.
Uzun bir yolculuk olan girişimcilikte zaman zaman kaybetmek tabi ki kaçınılmaz. Ancak kaçınılmaz olmayan, her seferinde bunu tekrarlamak. Alınan dersler ve atılan kararlı adımlarla girişimcilikte başarılı olmak hayal değil. Yeter ki var olan sınırlarınızı keşfedin ve o sınırları aşacak güce sahip olun.