Geri Dönüşüm Uygulamalarında Yenilikçi Yaklaşımlar Artıyor
Günümüzün en değerli kavramları arasında yer alan sürdürülebilirlik, tükenmeye yüz tutan kaynaklarımız ve artan çevre kirliliği nedeniyle kritik öneme sahip. Çünkü nüfus artışını aşan tüketim talebini de ekleyince hesapsızca tüketilen az miktardaki kaynak, yaşamımızı ve doğal dengeyi tehlikeye atıyor. Bunun önüne geçmek için yapılması gerekenler ise aslında belli. Kaynakları bilinçli kullanmak, tüketim ekonomisi anlayışını değiştirmek ve atık yönetimini aksatmamak. Bunlara ek olarak yapılması gereken uygulamalardan biri de tabii ki geri dönüşüm.
Her geçen gün azalan kaynaklarımızı korumanın kıymetli yollarından biri olan geri dönüşüm uygulamaları sayesinde artık kullanılmayan ürünleri tekrar ham madde olarak değerlendirebilir, yeni kaynakları kullanmadan da yeni ürünler elde edebiliriz. Ancak geri dönüşüm konusunda bazı şehir efsanelerini de artık aşmamız gerekiyor.
Giyim sektöründen bir örnekle bunu açıklamak mümkün. Tüm giysilerin yalnızca %1’i geri dönüştürülüyor. Oysa ağırlıklı olarak pamuk ve polyester kullanılan bu sektörde her dönüşümün değeri var. Ancak uzun yıllar boyunca bu ürünlerin geri dönüşüm maliyetinin, yeni kaynak kullanmaktan daha yüksek olduğuna yönelik bir kabul vardı. Bu belki geçmiş dönemlerde bir miktar gerçeklik içeriyordu; ama günümüzde doğru tasnif yapıldığı sürece geri dönüştürülmüş iplikler, sıfırdan üretilmiş ipliklerden daha ucuza mal edilebiliyor. Üstelik geri dönüştürülmüş malzemenin kalitesi sıfırdan üretilen malzeme ile aynıdır. Yani aralarından herhangi bir kalite farkı da bulunmaz.
Tüm bu şehir efsanelerinin geride kalmasının dışında gelişen teknoloji ve artan sürdürülebilirlik anlayışı ile birlikte inovatif geri dönüşüm projeleri ile daha sık karşılaşır olduk. Dünyanın farklı köşelerinde geliştirilen bu geri dönüşüm örneklerinin ortak noktası ise başarılı atık yönetimi ile kaynakları olabilecek en doğru şekilde kullanmak. Hatta bunun için Avrupa Birliği’nin de bir çalışması mevcut. Alınan karara göre AB sınırlarında tekstil ürünleri, diğer atıklardan ayrı toplanacak. Gerekli görülmesi halinde depozito uygulamasının da hayata geçirileceği bu proje ile tekstil ürünlerinin diğer atıklarla karışıp kirlenmesi önlenecek ve doğrudan geri dönüşümde değerlendirilmesi sağlanacak.
Artan hassasiyetle birlikte son dönemde karşımıza çıkan geri dönüşüm uygulamalarından biri, FabBRICK isimli bir girişim. Fransa merkezli şirket, tekstil atıklarını ısı ve ses yalıtımı sağlayan tuğlalara dönüştürmeyi başarmış. Yıllık tekstil atığı miktarının 4 milyon ton olduğu düşünülen Fransa’da başlayan bu girişim ile farkı boyutlarda üretilen tuğlalar, dekoratif objelerde de kullanılabiliyor.
Benzer bir proje ise Filistin Gazze’de hayat bulmuş. Üç mühendislik öğrencisinin geliştirdiği Eco-Stone proje ile cam atıklarından tuğla üretiliyor. Esnek ve dayanıklı tuğlaların elde edildiği bu geri dönüşüm çalışması ile değerli cam atıklarının tekrar kullanılabilmesi sağlanıyor. Hindistan’dan yola çıkan Angirus isimli girişim de plastik atıklar, yıkım atıkları ve diğer endüstriyel atıkları kullanarak tuğlalar üretiyor. Su geçirmez ve hafif yapıdaki bu tuğlalar; parklarda, tek katlı yapılarda, bahçelerde kullanılabiliyor. Böylece inşaatlarda ortaya çıkan atıklar yine inşaatlarda kullanılış oluyor.
Tabii atıklardan yalnızca tuğla üretilmiyor. Re-Fresh Global isimli Alman firma, tekstil atıklarından yine tekstil ürünleri, ambalajlar, mobilya dolguları ve hatta kozmetik ürünleri bile üretiyor. Böylece selülozik malzemeler tekrar kullanılmış oluyor. Solomon Adaları’nda Nufuels isimli şirket tarafından geliştirilen sistem ise atık plastik poşetleri ve şişeleri enerji kaynağına dönüştürüyor. Gönüllüler tarafından sokaklardan toplanan bu atıklar bir dizi işlemden geçtikten sonra enerji kaynağına dönüşüyor ve jeneratörlerde ya da ocaklarda kullanılabiliyor.
Kısacası artan çevre bilinci ve sürdürülebilirlik arzusu, gelişen teknoloji ile birleştikçe ortaya birbirinden farklı çok fazla proje çıkıyor. Bu yenilikçi yaklaşımların ortak noktası ise doğal ve endüstriyel kaynaklardan maksimum seviyede yararlanmak, atık yönetiminde daha başarılı olmak ve gezegenimizin geleceğine katkı sağlamak. Teknoloji geliştikçe ve toplumsal bilinç arttıkça bu projelerin sayısının artacağına ve daha başarılı olunacağına inancım ise tam.
Her geçen gün azalan kaynaklarımızı korumanın kıymetli yollarından biri olan geri dönüşüm uygulamaları sayesinde artık kullanılmayan ürünleri tekrar ham madde olarak değerlendirebilir, yeni kaynakları kullanmadan da yeni ürünler elde edebiliriz. Ancak geri dönüşüm konusunda bazı şehir efsanelerini de artık aşmamız gerekiyor.
Giyim sektöründen bir örnekle bunu açıklamak mümkün. Tüm giysilerin yalnızca %1’i geri dönüştürülüyor. Oysa ağırlıklı olarak pamuk ve polyester kullanılan bu sektörde her dönüşümün değeri var. Ancak uzun yıllar boyunca bu ürünlerin geri dönüşüm maliyetinin, yeni kaynak kullanmaktan daha yüksek olduğuna yönelik bir kabul vardı. Bu belki geçmiş dönemlerde bir miktar gerçeklik içeriyordu; ama günümüzde doğru tasnif yapıldığı sürece geri dönüştürülmüş iplikler, sıfırdan üretilmiş ipliklerden daha ucuza mal edilebiliyor. Üstelik geri dönüştürülmüş malzemenin kalitesi sıfırdan üretilen malzeme ile aynıdır. Yani aralarından herhangi bir kalite farkı da bulunmaz.
Tüm bu şehir efsanelerinin geride kalmasının dışında gelişen teknoloji ve artan sürdürülebilirlik anlayışı ile birlikte inovatif geri dönüşüm projeleri ile daha sık karşılaşır olduk. Dünyanın farklı köşelerinde geliştirilen bu geri dönüşüm örneklerinin ortak noktası ise başarılı atık yönetimi ile kaynakları olabilecek en doğru şekilde kullanmak. Hatta bunun için Avrupa Birliği’nin de bir çalışması mevcut. Alınan karara göre AB sınırlarında tekstil ürünleri, diğer atıklardan ayrı toplanacak. Gerekli görülmesi halinde depozito uygulamasının da hayata geçirileceği bu proje ile tekstil ürünlerinin diğer atıklarla karışıp kirlenmesi önlenecek ve doğrudan geri dönüşümde değerlendirilmesi sağlanacak.
Atık Giysilier Tuğlalara Dönüşüyor
Artan hassasiyetle birlikte son dönemde karşımıza çıkan geri dönüşüm uygulamalarından biri, FabBRICK isimli bir girişim. Fransa merkezli şirket, tekstil atıklarını ısı ve ses yalıtımı sağlayan tuğlalara dönüştürmeyi başarmış. Yıllık tekstil atığı miktarının 4 milyon ton olduğu düşünülen Fransa’da başlayan bu girişim ile farkı boyutlarda üretilen tuğlalar, dekoratif objelerde de kullanılabiliyor.
Benzer bir proje ise Filistin Gazze’de hayat bulmuş. Üç mühendislik öğrencisinin geliştirdiği Eco-Stone proje ile cam atıklarından tuğla üretiliyor. Esnek ve dayanıklı tuğlaların elde edildiği bu geri dönüşüm çalışması ile değerli cam atıklarının tekrar kullanılabilmesi sağlanıyor. Hindistan’dan yola çıkan Angirus isimli girişim de plastik atıklar, yıkım atıkları ve diğer endüstriyel atıkları kullanarak tuğlalar üretiyor. Su geçirmez ve hafif yapıdaki bu tuğlalar; parklarda, tek katlı yapılarda, bahçelerde kullanılabiliyor. Böylece inşaatlarda ortaya çıkan atıklar yine inşaatlarda kullanılış oluyor.
Tabii atıklardan yalnızca tuğla üretilmiyor. Re-Fresh Global isimli Alman firma, tekstil atıklarından yine tekstil ürünleri, ambalajlar, mobilya dolguları ve hatta kozmetik ürünleri bile üretiyor. Böylece selülozik malzemeler tekrar kullanılmış oluyor. Solomon Adaları’nda Nufuels isimli şirket tarafından geliştirilen sistem ise atık plastik poşetleri ve şişeleri enerji kaynağına dönüştürüyor. Gönüllüler tarafından sokaklardan toplanan bu atıklar bir dizi işlemden geçtikten sonra enerji kaynağına dönüşüyor ve jeneratörlerde ya da ocaklarda kullanılabiliyor.
Kısacası artan çevre bilinci ve sürdürülebilirlik arzusu, gelişen teknoloji ile birleştikçe ortaya birbirinden farklı çok fazla proje çıkıyor. Bu yenilikçi yaklaşımların ortak noktası ise doğal ve endüstriyel kaynaklardan maksimum seviyede yararlanmak, atık yönetiminde daha başarılı olmak ve gezegenimizin geleceğine katkı sağlamak. Teknoloji geliştikçe ve toplumsal bilinç arttıkça bu projelerin sayısının artacağına ve daha başarılı olunacağına inancım ise tam.