Kişisel Blog

Geleceğin Şehirleri - Doğaya Entegre Modern Yaşam Alanları

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2050 yılında dünya nüfusunun 3’te 2’si şehirlerde yaşıyor olacak. Nüfus artışı ile birlikte kırsal yerleşim yerlerinden büyük şehirlere göçler artacak, iklim krizi etkilerini gösterdikçe kıyı bölgeleri terk edilerek diğer şehirlere göç edilecek. Şehirlerin sınırları da belli bir orandan fazla genişleyemeyeceği için çok sayıda megakent ile karşı karşıya kalacağız. Bu da bugünkü şehircilik anlayışı ile çok dar alanlarda çok sayıda insanın yaşaması ve yüksek karbon salınımı anlamına geliyor.

Günümüzde karbon salınımının yaklaşık %20’sinin 100 büyük şehirden kaynaklandığı düşünülürse de megakentlerin sayısı arttıkça karbon emisyonu oranının artacağı da aşikar. Kalabalık, kaos, hava kirliliği, altyapı sorunları, gıda ve enerji krizlerinin yaşanması da muhtemel. Ancak bunun önüne geçmek ve şehirleri hem insanlar için daha yaşanılabilir kılmak hem de karbon sıfır hedefini yakalamak için şimdiden geleceğin şehirlerini planlamak gerekiyor. Bununla ilgili de Japonya, ABD, Arap Yarımadası gibi dünyanın farklı bölgelerinde yeni şehir projeleri geliştiriliyor. Bu projelerin ortak özellikleri de insani konforu ve çevreci yaklaşımı bir arada sunmaları.

İnternetin günlük hayatın bir parçası olması ve teknolojik gelişmelerle birlikte akıllı ev kavramını hepimiz biliyoruz. Bu projeler ışığında yerleşime açılacak geleceğin şehirleri ise akıllı ev teknolojilerinin çok daha kapsamlı versiyonu olan akıllı şehirler olacak. Bu şehirlerde ulaşım, özel araçlar yerine otonom araçlarla sağlanacak ve böylece trafik sorunu ortadan kaldırılacak. Bu aynı zamanda fosil yakıt tüketimine olan ihtiyaca da son verecek. Tabii şehirlerin ihtiyaç duydukları enerji de fosil yakıtlardan değil de yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilecek. Böylece ulaşım kaynaklı karbon emisyonu sıfıra yaklaştırılacak.

Enerji tüketimi, gıda ihtiyacı, sağlık gereksinimleri için Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisinden ve sensörlerden faydalanılarak hem verimli hem de pratik ve kolay yönetilebilir bir sistem belirlenecek. Tüm şehir etkileşim halinde olacağı ve anlık takip edileceği için aniden ortaya çıkan sorunlardan konforu ve verimliliği düşüren problemlere kadar her engele kısa sürede müdahale edilebilecek. Kısacası insan yaşamını ve çevreyi riske atan tüm durumların önüne geçilmesi için teknolojiden faydalanılacak.

Tabii şehirler yalnızca yollardan, altyapı sistemlerinden ve betondan oluşmayacak. Geleceğin şehirleri olarak geliştirilen hemen hemen bütün projelerde doğa ile entegre yaşam alanları göze çarpıyor. Bugün yaşadığımız ısı adaları, yeşile olan özlem, aşırı hava koşulları ve su krizi gibi durumların temel nedenleri arasında gelen çevre kirliliği ve gri şehirler, geleceğin projelerinde bambaşka tasarımlara kavuşuyor.

Özellikle son yıllarda toplumlarda artan doğaya dönüş özlemini de karşılayacak şekilde geleceğin şehirleri, mümkün olan en üst seviyede yeşile sahip olacak. Teras bahçeleri, su tutmayı kolaylaştıracak yeşil çatılar, ısı adaları oluşmasının önüne geçecek şehir içi yeşil alanlar, doğaya her an kavuşulabilmesi için geniş alanların ayrılacağı parklar ve çok daha fazlası ile geleceğin şehirleri projelerinde doğa ile modern yaşam iç içe olacak.

Ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları ile aydınlatılan sokaklar, atık suların geri kazanılması ile sulanabilen yeşil alanlar, inşasından kullanımına kadar her aşamasında çevreci olan yeşil binalar, ısı adası oluşmasını önlemek için bitkilerle kaplanmış yapılar… Kısacası eğer bugün doğru adımlar atılırsa insanlığı doğa ile teknolojinin bir araya gelip konfor sunduğu yaşam alanları bekliyor. Planlamanın geç kalması ise kaos ve hava kirliliği ile enerji, su ve gıda krizi anlamına geliyor. Seçim bizim elimizde.
 
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon