Kişisel Blog

Geleceğin Alternatif Mimari Anlayışı: Plyscraper - Ahşap Gökdelen

Her geçen gün hızla gelişen teknoloji hayatımıza onlarca kolaylık sağlamakla beraber, yapı sektöründe de önemli rol oynuyor. Geçtiğimiz son yüzyıla kadar temel inşa malzemesi ahşap iken beton ve çelik ile bambaşka bir dünyanın kapıları aralandı. Artık hem daha yüksek hem de daha güvenli binalar yapmak mümkün hale geldi. Ancak son birkaç yıldır geçmişin izlerini bugüne taşıyan yeni bir mimari anlayış gelişmeye başladı: Plyscraper yani ahşap gökdelen.

Günümüzde neredeyse bütün şehirlerde binalar beton ve çelik kullanılarak yapılıyor. Hatta büyük şehirlerdeki gökdelenlerin tamamı çelikten imal edilmiş durumda. Bazı istatistiklere göre de 10 milyarı bulacak dünya nüfusunu şehirlere sığdırabilmek için yüksek katlı binalar tek çözüm olacak. Ancak buna rağmen son dönemde mimari trendler, ahşap yapılara kaymaya başladı. Özellikle de çok katlı yüksek yapılar için. Peki, bu anlayışın altında ne yatıyor?

İlk olarak artan dünya nüfusu ve tüketim alışkanlıkları nedeniyle doğa üzerindeki etkimiz, yani karbon ayak izimiz hiç olmadığı kadar önemli hale geldi. Karşıma çıkan araştırmalardan birine göre küresel emisyonun yani karbon salınımının yaklaşık %15’ini, beton ve çelik gibi yapı malzemelerinin üretimi oluşturuyor. Bazı araştırmalara göre ise ahşap malzemeye geçiş yaparak inşaat sektöründe karbon salınımını %30 oranında düşürmek mümkün. Hatta bir gökdelende ahşap kullanılması, başka bir rapora göre o yapının karbon ayak izini %75’e kadar azaltabiliyormuş. Tüm bunların dışında ayrıca beton ve çeliğin nakliyesi hem zahmetli hem de maliyetli.

Tabii bu noktada herkesin aklına aynı sorunun gelmesi normal. Evet, ahşap malzemeden bina yapmak, en başta yangın olmak üzere birçok riski beraberinde getirdiği için vazgeçilen bir uygulamaydı. Peki, şimdi değişen ne? Değişen, cross laminated timber yani CLT denilen, Türkçesi çapraz lamine ahşap olan teknoloji. CLT, bir tür kontrplak. Farklı ağaçlardan alınan kerestelerin birleştirilip kompozit bir yapı meydana getirilmesi ile üretiliyor ve sağlamlığıyla çeliğe meydan okuyabiliyor. Yani bu teknoloji ile sağlamlık problemi ortadan kaldırılmış gibi görünüyor. Üstelik beton ve çeliğe kıyasla oldukça da hafif. Burada akıllara gelen diğer konu ise yüksek ısıya karşı dayanıksızlığın nasıl çözüldüğü.

Ağaçların orman yangınına karşı kendilerini koruma sistemi olarak kabul edilebilen kömürleşmiş odun, yüksek sıcaklıkla yani ateşle karşılaştığında kütlesinin bir kısmını kaybeder; ancak çelikte olduğu gibi yumuşamaz. Isının kaynağı olan ateş ortamdan uzaklaştırılınca da bu ahşap kendini söndürür. Yani CLT’ler, doğanın kendini koruma özelliğini taklit etme yeteneğine sahiptir. Bunun dışında CLT’lerin arası galvanizli çeliklerle desteklenerek daha sağlam ve güvenli bir malzeme elde edilir. Elde edilen çapraz lamine ahşap malzeme de zemin, duvar, merdiven gibi her alanda kullanılabilir.

Bu konu hakkındaki en önemli sorulardan biri de ağaçların inşaat malzemesi olarak kullanılmak üzere kesilmesinin doğaya olan etkisi üzerinedir muhtemelen. Ancak bu konuda bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre dünya ormanlarının yalnızca %1’i ahşap malzeme elde etmek için kesiliyor. Bu bakımdan inşaatta kullanılmak üzere özel alanlarda hazırlanacak “sürdürülebilir ormanlar”, ihtiyaç duyulacak malzemeyi karşılayabilir. Bu noktada doğanın kendini yenileme özelliği de bir artı olarak kabul ediliyor. Yani dünyanın geleceğini korumak için karbon salınımını azaltmak, ormanları korumak ve özel sürdürülebilir

ormanlık alanlar hazırlamak yeterli. Kalan tüm işi teknoloji halledecek gibi görünüyor. Peki, ahşap gökdelen anlayışıyla büyük ölçekli projeler hayata geçirilebilir mi?

Aslında bu mimari yaklaşımın örneklerini görmeye başladık. Kanada, İngiltere, ABD ve Hollanda’da ahşap gökdelenlerin bazıları tamamlandı, bazıları ise inşa halinde. Ayrıca Japonya’da 350 metre uzunluğunda 70 katlı olarak tasarlanan ve 2041 yılında bitmesi beklenen gökdelende kullanılacak malzemelerin %90’ının ahşap olması planlanıyor. Öyle ki bina tamamlandığında dünyanın en yüksek ahşap gökdeleni unvanını kazanacak.

Kısacası henüz çok yaygınlaşmasa da yapı sektörü, doğayı korurken barınma sorununu ortadan kaldırmak için teknolojinin tüm nimetlerinden ve yine doğanın kendisinden yararlanmayı hedefliyor. Bize düşen de gelişmeleri ve trendleri yakından takip edip faydalı olanları ülkemizde uygulamak olmalı.
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon