Kişisel Blog

Atık Su Geri Dönüşümünde Singapur’dan Alınabilecek Dersler Var

Dünya genelinde su krizinin etkileri her geçen gün artıyor ve bu etkiler gelecekte daha da tehlikeli boyuta ulaşacak gibi görünüyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre 20. yüzyılda dünya nüfusu 3 kat artmışken su kullanımı ise 6 kat artmış durumda. Bu durum da 2050 yılında 10 milyara yaklaşması beklenen dünya nüfusunun daha da fazla su tüketeceğini ortaya koyuyor. Ancak sahip olduğumuz temiz su kaynakları bu talebi karşılayacak miktarda değil.

Yerküredeki toplam suyun yaklaşık %97.5’i okyanuslarda, %2.5’i ise buzullarda ve çok derin tabakalarda yer alıyor. Ulaşılabilir durumda olan göller, nehirler ve diğer tatlı su kaynaklarının oranı ise %0.1 civarında. Yani toplamda %2.5 olan tatlı su kaynaklarının tamamına sahip değiliz. Elimizdeki suyun %70’i tarımda, %20’si sanayide, %10’u ise evlerde kullanılıyor. Kısacası az miktarda suyla hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bunun önüne geçmek yapabileceklerimiz ise sınırlı. Deniz suyu arıtma projeleri hayata geçirilmeye çalışılsa da maliyet, arıtma işleminden kalan atıklar ve karasal bağımlılık gibi nedenlerle henüz istenilen başarıya ulaşılabildiğini söylemek güç. Diğer seçenek ise atık su arıtma çalışmalarını daha da yaygınlaştırmak.

Aslında hem kısa vadede hem de uzun vadede kullanılabilir suya erişmek için tek seçenek gibi görünüyor atık su geri kazanım sistemleri. Bu tesisler sayesinde yeni tatlı su kaynakları kullanılmadan kentsel, endüstriyel ve evsel ihtiyaçlar için yeterli su elde edilebilir. Su kıtlığı, nüfus güvenliği, gıda üretimi, çevre kirliliği gibi atık su dönüşümü nedenlerini düşününce bunun bir zorunluluk halini alması kaçınılmaz. Bu dönüşüm çalışmaları sayesinde elde edilen sular da birçok farklı alanda kullanılabiliyor.

Araç yıkama, fabrikalardaki üretim süreçleri, kentsel temizlik, rafineriler, yangın söndürme sistemleri, bahçe sulama gibi atık su kullanım alanları, sürdürülebilir bir çevre için bu çalışmaların önemini de bir kez daha ortaya koyuyor. Atık suların geri kazanılması sayesinde ise doğal su kaynakları korunabilir, doğanın kendini yenilemesi için gereken ihtiyaç duyduğu süre sağlanabilir, su temini maliyetleri azaltılabilir, gıda ve nüfus güvenliği sağlanabilir.
Aslında atık su geri kazanımı konusunda son yıllarda çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde atık suların çok büyük kısmı geri kazanılıyor. Dünya genelinde bu oran ise yaklaşık %50. Önemli olan da bu ortalamayı yükseltmek ve %100’e ulaşmak. Tabii atık su arıtımında örnek alınabilecek ülkeler de mevcut.

Bir ada ülkesi olan Singapur, deniz suyuyla çevrili olmasına rağmen içme suyu kaynakları bakımından oldukça zayıf ve bu nedenle su stresini çok yakından hissetme tehlikesiyle daima karşı karşıya. Çok az tatlı su kaynağına sahip olan ülke, su krizi yaşamamak ve başka ülkelere su ithali nedeniyle bağımlı kalmamak için atık su dönüşümünü bir devlet politikası haline getirmiş. Uzun yıllara dayanan bu çaba da günümüzde meyvelerini vermiş durumda.
Bugün Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre Singapur’daki Changi Su Arıtma Tesisi, günlük 1 milyar litreye yakın atık su arıtma kapasitesine sahip. Üstelik karasal alanı çok kısıtlı olduğu için atık su arıtma sistemleri yerin kat kat altında faaliyet gösteriyor. Kanalizasyondan çıkan atık sular, 48 kilometrelik tünellerden geçerek tesise ulaşıyor. Burada suyun içindeki döküntüler, kum ve benzer materyal, organik atıklar ve diğer kirleticiler filtreleniyor. Ardından sudaki bakteriler, virüsler ve diğer zararlı mikroskobik partiküller önce mikro filtreleme, sonra da ultraviyole ışıkla arındırılıyor. Tüm bu işlemin ardından ise kullanılabilir su elde ediliyor ve tekrar şehre pompalanıyor. Bu su ise hem endüstriyel süreçlerde kullanılabiliyor hem de işlenerek içme suyuna karıştırılabiliyor. Kısacası sağlıklı bir döngüye ulaşılabiliyor.

TÜİK verilerine göre 2030’da kişi başına düşen su miktarı 1000 m³ olması beklenen ülkemizin de kirli su arıtma projelerini daha kararlı bir biçimde sürdürmesi gerekiyor. Nüfusu hızla artan ve yarı kurak sayılabilecek bir bölgede yer alan ülkemizin gelecekte su kıtlığı yaşamaması için başka bir yol görünmüyor.
 
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon