Zaha Hadid Bir Mimardan Daha Fazlasıydı
Bir Orta Doğu ülkesinden gelerek Batı dünyasının mimari birikiminde derin izler bırakmak pek sık rastlanan bir durum değil. Tabii ki dünyanın her yerinde, birçok farklı bölgeden gelen mimarlar eserler veriyor. Ancak bütün kuralları bükerek binalara yeni formlar vermek, mimariye yeni anlayışlar katmak ve bunu da bütün eleştirileri haksız çıkararak başarmak, övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Bu nedenle estetiğe en az işlevsellik kadar önem veren Zaha Hadid için sadece bir mimar demek yeterli olmaz.
Modern mimari anlayış, estetikten çok işlevselliği ön plana alır. Bu aslında çağın beklentisine de uygun. Ancak zaman zaman ortaya bir sanatçı çıkar ve herkese meydan okur. Belki de en büyük sanat eserlerinin çoğu bu meydan okumanın ürünüdür. Bence Zaha Hadid de bir mimardan çok daha fazlasıydı, bir sanatçıydı.
Onun hakkında yaptığım okumalarda bir cümle dikkatimi çekmişti. “Geleceğe geleceği miras bırakan insanlardan biri.” İlk bakışta iddialı bir açıklama gibi görünüyor. Ancak Zaha Hadid’in eserlerini, tasarımlarını ve mimari anlayışını inceleyince buna hak vermemek elde değil.
Irak-Bağdat doğumlu bir kadın olarak mimarlık dünyasında kendine yer açması kolay olmadı. İlk yıllarında çizdiği hiçbir proje kabul görmedi. Bazıları çok maliyetli, bazıları çok fütürist, bazıları çok sanatsal ya da hayal ürünü bulundu. Bu kadar emeğin boşa çıkması, çoğumuz için pes ettirici olabilirdi. Ancak Zaha Hadid eserlerine güvenmeye devam etti.
Dalgalar, kıvrımlar, baş döndürücü eğriler, matematikle sanatın bir araya geldiği çizimler… “Dünya bir dikdörtgen değildir.” diyen Zaha Hadid projelerinin özeti aslında bu. Köşeli hatları tümüyle reddeden, akışkan yuvarlak hatlar ve sarkıtlarla tasarlanan yeni bir dünya. Ama herkes “karmaşaya” ve olağanın dışına çıkmaya gönüllü değildi. Bazı noktalarda görünümün işlevselliği olumsuz etkilemesi nedeniyle de eleştirildi. Ancak Zaha Hadid hayatı boyunca bu tip eleştirilere kulağını tıkamaya alışkındı.
Sonra Almanya’daki Vitra İtfaiye Binası, hayata geçen ilk Zaha Hadid projesi oldu. Bunu bilim merkezi, köprü, opera binası, müze, su sporları merkezi, kültür merkezi, stadyum, sanat merkezi gibi farklı alanlarda birçok proje izledi. Çin, Meksika, Hong Kong, Almanya, ABD, İngiltere, Azerbaycan ve daha birçok ülke, Zaha Hadid’in eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazanan ilk kadın mimar. Bir mimar için alınabilecek en değerli ödüllerden biri. Bu ödülün sahibi Zaha Hadid olunca değeri daha da artıyor. Ayrıca Britanya Mimarları Kraliyet Enstitüsü altın madalyası, Forbes dergisinin verdiği dünyanın en güçlü 100 kadınından biri unvanı; Harvard Üniversitesi, Illinois Üniversitesi, Hamburg Güzel Sanatlar Üniversitesi, Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi
Gibi dünyanın en prestijli okullarında mimarlık dersleri verme başarısı…
Benzersiz tarzını sadece binalarda veya köprülerde değil parfüm şişesi, el çantası, vazo, yat gibi birbirinden çok farklı alanlarda da yansıtmıştı. Üstelik alanlarından dünyanın en büyük markalarının davetlisi olarak.
Ayrıca bu yıldız mimarın yolu bir dönem ülkemize de düşmüştü. Zaha Hadid, Kartal Kentsel Dönüşüm Projesi için hazırladığı fütüristik eserle beğeni ve eleştiri oklarına aynı anda hedef olmuştu. Hiçbir zaman hayata geçmeyen proje tamamlansa nasıl bir etki bırakırdı bilinmez. Ancak modern dünyanın en etkili mimarlarından birinin imzasını taşımak, Türkiye için dikkat çekici bir çalışma olabilirdi.
Modern mimari anlayış, estetikten çok işlevselliği ön plana alır. Bu aslında çağın beklentisine de uygun. Ancak zaman zaman ortaya bir sanatçı çıkar ve herkese meydan okur. Belki de en büyük sanat eserlerinin çoğu bu meydan okumanın ürünüdür. Bence Zaha Hadid de bir mimardan çok daha fazlasıydı, bir sanatçıydı.
Onun hakkında yaptığım okumalarda bir cümle dikkatimi çekmişti. “Geleceğe geleceği miras bırakan insanlardan biri.” İlk bakışta iddialı bir açıklama gibi görünüyor. Ancak Zaha Hadid’in eserlerini, tasarımlarını ve mimari anlayışını inceleyince buna hak vermemek elde değil.
Irak-Bağdat doğumlu bir kadın olarak mimarlık dünyasında kendine yer açması kolay olmadı. İlk yıllarında çizdiği hiçbir proje kabul görmedi. Bazıları çok maliyetli, bazıları çok fütürist, bazıları çok sanatsal ya da hayal ürünü bulundu. Bu kadar emeğin boşa çıkması, çoğumuz için pes ettirici olabilirdi. Ancak Zaha Hadid eserlerine güvenmeye devam etti.
Dalgalar, kıvrımlar, baş döndürücü eğriler, matematikle sanatın bir araya geldiği çizimler… “Dünya bir dikdörtgen değildir.” diyen Zaha Hadid projelerinin özeti aslında bu. Köşeli hatları tümüyle reddeden, akışkan yuvarlak hatlar ve sarkıtlarla tasarlanan yeni bir dünya. Ama herkes “karmaşaya” ve olağanın dışına çıkmaya gönüllü değildi. Bazı noktalarda görünümün işlevselliği olumsuz etkilemesi nedeniyle de eleştirildi. Ancak Zaha Hadid hayatı boyunca bu tip eleştirilere kulağını tıkamaya alışkındı.
Sonra Almanya’daki Vitra İtfaiye Binası, hayata geçen ilk Zaha Hadid projesi oldu. Bunu bilim merkezi, köprü, opera binası, müze, su sporları merkezi, kültür merkezi, stadyum, sanat merkezi gibi farklı alanlarda birçok proje izledi. Çin, Meksika, Hong Kong, Almanya, ABD, İngiltere, Azerbaycan ve daha birçok ülke, Zaha Hadid’in eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazanan ilk kadın mimar. Bir mimar için alınabilecek en değerli ödüllerden biri. Bu ödülün sahibi Zaha Hadid olunca değeri daha da artıyor. Ayrıca Britanya Mimarları Kraliyet Enstitüsü altın madalyası, Forbes dergisinin verdiği dünyanın en güçlü 100 kadınından biri unvanı; Harvard Üniversitesi, Illinois Üniversitesi, Hamburg Güzel Sanatlar Üniversitesi, Viyana Uygulamalı Sanatlar Üniversitesi
Gibi dünyanın en prestijli okullarında mimarlık dersleri verme başarısı…
Benzersiz tarzını sadece binalarda veya köprülerde değil parfüm şişesi, el çantası, vazo, yat gibi birbirinden çok farklı alanlarda da yansıtmıştı. Üstelik alanlarından dünyanın en büyük markalarının davetlisi olarak.
Ayrıca bu yıldız mimarın yolu bir dönem ülkemize de düşmüştü. Zaha Hadid, Kartal Kentsel Dönüşüm Projesi için hazırladığı fütüristik eserle beğeni ve eleştiri oklarına aynı anda hedef olmuştu. Hiçbir zaman hayata geçmeyen proje tamamlansa nasıl bir etki bırakırdı bilinmez. Ancak modern dünyanın en etkili mimarlarından birinin imzasını taşımak, Türkiye için dikkat çekici bir çalışma olabilirdi.