Kişisel Blog

Temiz Su elde Etmek İçin Yenilikçi Tuzdan Arındırma Yöntemleri Geliştiriliyor

Ülkemizde her geçen yaz biraz daha kuvvetli hisseder olduğumuz su stresi, dünyanın birçok noktasında daha şiddetli bir şekilde su kıtlığı olarak yaşanıyor. Üstelik yağış düzensizliği, temiz su kaynaklarının kirletilmesi ve tatlı su kaynaklarının kontrolsüzce tüketilmesi nedeniyle biz de su kıtlığı yaşamanın eşiğine gelmiş durumdayız. Bizim konumumuzdaki ülkeler için yapılması gerekenler mutlaka temiz su kaynaklarını korumak ve bilinçli tüketim için çalışmalar yapmak. Su kıtlığı yaşayan ülkeler ise bunlara ek olarak var olan su kaynaklarını içilebilir hale getirmek yani deniz ve okyanus sularını tuzdan arındırmak.
 
Sanayileşme, nüfus artışı, şehirleşme, tarım, çevresel etkiler ve diğer nedenlerle su krizi yaşayan ülkeler için kurtarıcı nitelikte olan tuzdan arındırma yöntemleri, teknolojik gelişmelerle birlikte her geçen gün çeşitleniyor. Afrika’da, Güney Amerika’da, Asya’da milyarlarca insanın geleceğini tehlikeye atan su krizine karşı kalıcı olmasa da faydalı bir çözüm olan bu yöntemler henüz yeterince düşük maliyetli olmasa da geliştirilen her yeni proje ile makas kapanıyor.
 
Günümüzde birçok ülkede deniz suyu arıtma yöntemlerinin en temeli olan ters ozmoz işlemi kullanılıyor. Bu yöntemde deniz suyu genellikle membran filtreler ve güçlü pompalar kullanılarak tuzdan arındırılıyor. Bir başka uygulamada ise filtreler kullanılmıyor. Bunun yerine güçlü pompalarla sisteme aktarılan deniz suyu, buhar ısısı ve basınç ile buharlaştırılıyor. Elde edilen su buharı, kanallar vasıtasıyla depolara aktarılıyor ve tatlı su elde ediliyor. Bu iki yöntemde de deniz suyu arıtma işleminin sonucunda geriye bol miktarda tuz kalıyor. Ayrıca arıtma maliyeti de hala yüksek.
 

Dalgalardan ve Güneş’ten Destek Almak


 
Enerji, bakım ve faaliyet giderleri yüksek olan ters ozmoz yönteminin dışında iki alternatif deniz suyu arıtma yöntemi daha mevcut. İlki dalga gücünden yararlanan sistem. Bu sistemde deniz suyunun filtrelerden geçip ters ozmoz yöntemiyle arıtılması sürecinde gerekli olan enerji, dalgalardan sağlanıyor. Okyanus tabanına bağlı şamandıralar, dalgaların oluşturduğu hareketler sayesinde sistemi çalıştıran pompaları aktif hale getiriyor. Böylece arıtma sistemini çalıştırmak için fosil yakıtların kullanılmasına gerek kalmıyor. Bu hem üretim maliyetini düşürüyor hem de karbon emisyonu oranını. Yüksek dalgalara ihtiyaç duyan bu sistem daha ucuz ve daha çevreci bir şekilde deniz suyunu arıtmak mümkün oluyor.
 
Diğer seçenek ise tuzlu suyu tatlı suya dönüştürmek için güneş enerjisinden yararlanmak. Geleneksel su arıtma yönteminden daha ucuz olan bu sistemde tuz iyonlarının tuzlu su akışına doğru yönlendirilmesi temeline dayanan özel membranlar kullanılıyor. Kimyasal madde, fosil yakıt ve pil gibi ürünlerin kullanılmasına gerek kalmadığı için de daha ucuz ve daha çevreci. Üstelik sistem içinden geçen suyun hızı ayarlanabildiği için güneş ışığı miktarında yaşanan değişikliklere de uyum sağlayabiliyor.
 
Bu yöntemlerin ortak özelliği, fosil yakıt ve kimyasal madde kullanımını mümkün olan en düşük seviyeye indirmek ya da tamamen ortadan kaldırmak. Böylece daha düşük maliyetle üretim yapılabilirken aynı zamanda günümüzde aktif olarak kullanılan tuz arıtma tesislerinin fosil yakıt kullanımından kaynaklı karbon emisyonunu ortadan kaldırma konusunda başarılı olunabilir.
 
İnsanlığın geleceği de bir bakıma bu arıtma sistemlerinde yaşanacak gelişmelere bağlı kabul edilebilir. En temel ihtiyaçlardan biri olan tatlı su kaynakları her geçen gün tükenir ve kirlenirken artan nüfus, yeni tarım alanları ve kuraklık gibi gelişmeler nedeniyle su kıtlığı tehlikesi hızla büyüyor. Günümüzde milyonlarla insan temiz suya erişmekte hayati ölçüde zorluk yaşarken yakın gelecekte bu sayının artması bekleniyor. Ardından gıda krizi, hijyen eksikliği nedeniyle salgın hastalıklar, bölgesel göçler yaşanması da pek hayal değil. Bu nedenle geç olmadan önlem almak ve tatlı su ihtiyacımızı karşılayacak önlemlerle arıtma sistemlerine yatırım yapmamız kaçınılmaz.
 
Girişimcilik
Şehircilik ve Çevre
İnovasyon