Şehirlerin Yeni Ulaşım Araçları Elektrikli Scooter’lar mı Oluyor?
2020 yılının hemen başında hayatımıza giren koronavirüs salgınıyla, iş yapış şeklimiz, insanlarla görüşme biçimimiz, evimize aldığımız eşyalar derken her şey belli oranda değişikliğe uğradı. Bu değişimden tabii ki ulaşım sektörü de nasibini aldı.
Aslında son birkaç yıldır yavaş yavaş kendini gösteren elektrikli scooter’lar, pandemi süreci ile birlikte beklenmedik şekilde yaygınlaşmaya başladı. Kalabalık toplu taşıma araçlarından kaçınan insanlar özel araçlarına ve ticari taksilere yöneldi. Ancak bu da günün her saati, şehirlerin hemen her noktasında tarifsiz trafik yoğunluğunu ve artan ulaşım masraflarını beraberinde getirdi. Hal böyle olunca da hem daha hızlı hem daha temiz hem de daha az maliyetli bir seçenek olan elektrikli scooter’lara olan talep, tüm dünyada patlama noktasına geldi. Öyle ki dünya genelinde ulaşım için şu an 5 milyona yakın elektrikli scooter’ın kullanımda olduğu ve 2-3 yıl içinde bu sayının 5-6 kat artması bekleniyor.
Bu büyümeyle birlikte de birçok ülke, geçmiş deneyimlerden de yola çıkarak hızla yasal düzenlemeler yaptı ve elektrikli scooter’ların kullanımı için teşvik çalışmaları başladı. Mesela İngiltere, pandemi sürecini fırsat bilerek ulaşımda yeşil dönüşüm sürecini başlattı. Yakın tarihe kadar kullanımı yasak olan elektrikli scooter’lar önce yasal hale getirildi. Ardından bu araçlara özel yollar yapılması için çalışmalar başladı. Tabii maksimum hız, yasaklı bölgeler, sigorta, ehliyet ya da izin gibi konularda çeşitli kurallar da hayata geçirildi. Yani bir ulaşım aracı olarak tanımlandı ve yasal düzenlemeler yapıldı.
Benzer şekilde Almanya’da da sigorta, ekipman, maksimum hız, asgari yaş gibi kurallar belirlendi. Üstelik e-scooter’ların hem normal yollarda hem de bisiklet yollarında kullanılmasına izin verildi. Tabii yayalara ait alanda kullanılmaları yasak. Fransa’daki elektrikli scooter düzenlemeleri de Avrupa’nın diğer ülkelerine benziyor. 12 ve üzeri yaş grubunun kullanabildiği bu araçlarla en fazla 25 km hız yapılmasına izin var. Avusturya’da ise elektrikli scooter ile bisiklet, aynı statüde kabul ediliyor. Bu nedenle reflektör ve zil gibi ekipmanlarla diğer bisiklet kuralları geçerli. Kuralların daha sıkı uygulandığı İspanya’da ise bu araçlar, belli bisiklet yollarında kullanılabiliyor. Üstelik kullanırken kask takmak zorunlu ve sokağa park etmek yasak.
Kısacası birkaç ay içinde hayatımız öylesine değişti ki ulaşım sektörü bile bundan kolayca etkilendi. Yakın zamana kadar bir eğlence aracı olarak görülen ve çoğu ülkede ulaşım için kullanılması yasak olan e-scooter’lar, çeşitli düzenlemelerin ardından günlük hayatın bir parçası olmayı başardı. Tabii bu sadece Avrupa’da ya da ABD’de olmadı. Aynı değişim bizde de yaşandı. 2020 yılının son aylarında yapılan çalışmayla elektrikli scooter yönetmeliği için ciddi adımlar atıldı. Hatta birçok ülkede olduğu gibi azami hız, asgari kullanma yaşı, ehliyet zorunluluğu, ekipmanlar, kişi sayısı ile kullanılabilecek yolları ve çok daha fazlasını kapsayan ayrıntılı bir yönetmelik hazırlandı.
Resmi rakamlara göre şu an Türkiye’deki elektrikli scooter sayısı yaklaşık 40 bin ve 3 milyon kişi scooter’lardan faydalanıyor. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de bu scooter’ların tamamı, paylaşımlı olarak kullanılıyor. Yani araba kiralar gibi saatlik kiralanan ya da gidilen mesafeye göre ödeme yapılan pratik bir sistem ile tüm dünya elektrikli scooter kullanıyor. Hem yerli hem de uluslararası birçok girişim sunuyor bu hizmeti. Ayrıca BMW, Volkswagen, Audi gibi uluslararası otomobil üreticileri de elektrikli scooter ve elektrikli bisiklet üretmeye odaklanmış durumda.
Tüm bu istatistikler ve bilgiler de bize gösteriyor ki şehir içi ulaşımda yeni gözde, elektrikli scooter’lar. Pandemi koşulları, trafik, çevre bilinci, yakıt pahalılığı gibi birçok etken göz önünde bulundurulunca da bu araçların, uzun bir süre boyunca bu değerlerini koruyacaklarını ve daha da yaygınlaşacaklarını rahatlıkla söylemek mümkün.
Aslında son birkaç yıldır yavaş yavaş kendini gösteren elektrikli scooter’lar, pandemi süreci ile birlikte beklenmedik şekilde yaygınlaşmaya başladı. Kalabalık toplu taşıma araçlarından kaçınan insanlar özel araçlarına ve ticari taksilere yöneldi. Ancak bu da günün her saati, şehirlerin hemen her noktasında tarifsiz trafik yoğunluğunu ve artan ulaşım masraflarını beraberinde getirdi. Hal böyle olunca da hem daha hızlı hem daha temiz hem de daha az maliyetli bir seçenek olan elektrikli scooter’lara olan talep, tüm dünyada patlama noktasına geldi. Öyle ki dünya genelinde ulaşım için şu an 5 milyona yakın elektrikli scooter’ın kullanımda olduğu ve 2-3 yıl içinde bu sayının 5-6 kat artması bekleniyor.
Bu büyümeyle birlikte de birçok ülke, geçmiş deneyimlerden de yola çıkarak hızla yasal düzenlemeler yaptı ve elektrikli scooter’ların kullanımı için teşvik çalışmaları başladı. Mesela İngiltere, pandemi sürecini fırsat bilerek ulaşımda yeşil dönüşüm sürecini başlattı. Yakın tarihe kadar kullanımı yasak olan elektrikli scooter’lar önce yasal hale getirildi. Ardından bu araçlara özel yollar yapılması için çalışmalar başladı. Tabii maksimum hız, yasaklı bölgeler, sigorta, ehliyet ya da izin gibi konularda çeşitli kurallar da hayata geçirildi. Yani bir ulaşım aracı olarak tanımlandı ve yasal düzenlemeler yapıldı.
Benzer şekilde Almanya’da da sigorta, ekipman, maksimum hız, asgari yaş gibi kurallar belirlendi. Üstelik e-scooter’ların hem normal yollarda hem de bisiklet yollarında kullanılmasına izin verildi. Tabii yayalara ait alanda kullanılmaları yasak. Fransa’daki elektrikli scooter düzenlemeleri de Avrupa’nın diğer ülkelerine benziyor. 12 ve üzeri yaş grubunun kullanabildiği bu araçlarla en fazla 25 km hız yapılmasına izin var. Avusturya’da ise elektrikli scooter ile bisiklet, aynı statüde kabul ediliyor. Bu nedenle reflektör ve zil gibi ekipmanlarla diğer bisiklet kuralları geçerli. Kuralların daha sıkı uygulandığı İspanya’da ise bu araçlar, belli bisiklet yollarında kullanılabiliyor. Üstelik kullanırken kask takmak zorunlu ve sokağa park etmek yasak.
Kısacası birkaç ay içinde hayatımız öylesine değişti ki ulaşım sektörü bile bundan kolayca etkilendi. Yakın zamana kadar bir eğlence aracı olarak görülen ve çoğu ülkede ulaşım için kullanılması yasak olan e-scooter’lar, çeşitli düzenlemelerin ardından günlük hayatın bir parçası olmayı başardı. Tabii bu sadece Avrupa’da ya da ABD’de olmadı. Aynı değişim bizde de yaşandı. 2020 yılının son aylarında yapılan çalışmayla elektrikli scooter yönetmeliği için ciddi adımlar atıldı. Hatta birçok ülkede olduğu gibi azami hız, asgari kullanma yaşı, ehliyet zorunluluğu, ekipmanlar, kişi sayısı ile kullanılabilecek yolları ve çok daha fazlasını kapsayan ayrıntılı bir yönetmelik hazırlandı.
Resmi rakamlara göre şu an Türkiye’deki elektrikli scooter sayısı yaklaşık 40 bin ve 3 milyon kişi scooter’lardan faydalanıyor. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de bu scooter’ların tamamı, paylaşımlı olarak kullanılıyor. Yani araba kiralar gibi saatlik kiralanan ya da gidilen mesafeye göre ödeme yapılan pratik bir sistem ile tüm dünya elektrikli scooter kullanıyor. Hem yerli hem de uluslararası birçok girişim sunuyor bu hizmeti. Ayrıca BMW, Volkswagen, Audi gibi uluslararası otomobil üreticileri de elektrikli scooter ve elektrikli bisiklet üretmeye odaklanmış durumda.
Tüm bu istatistikler ve bilgiler de bize gösteriyor ki şehir içi ulaşımda yeni gözde, elektrikli scooter’lar. Pandemi koşulları, trafik, çevre bilinci, yakıt pahalılığı gibi birçok etken göz önünde bulundurulunca da bu araçların, uzun bir süre boyunca bu değerlerini koruyacaklarını ve daha da yaygınlaşacaklarını rahatlıkla söylemek mümkün.