Şehirleri Canlandırmak: Endüstriyel Yapıları Dönüştürmek Neden Önemli?
Dünya nüfusu hızla artıyor ve şehirleşme de aynı oranda hızlanıyor. Öyle ki dünyanın birçok farklı bölgesinde nüfusu on milyonu aşan çok sayıda şehir mevcut ve yakın dönemde bu megakentlerin sayısı daha da artacak. Ancak kontrolsüz şehirleşme ile birlikte iklim krizi, gıda kıtlığı, su stres, çevre kirliliği, trafik yoğunluğu ve ham madde yetersizliği gibi birçok sorun da ortaya çıkıyor.
Nüfus arttıkça yeni yaşam alanlarının, sosyal tesislerin, fabrikaların ve diğer yapıların inşa edilmesi gerekse de nüfus yığılması yaşanan şehirlerde sürdürülebilir şehirciliğe uygun yeterli alan neredeyse hiç kalmadı. Oysa her şehirde birçok endüstriyel alan kaderine terk edilmiş olarak işlevsiz şekilde varlığını sürdürüyor. Geçmişte inşa edilen fabrikalar, atölyeler, silolar, ambarlar, tersaneler, hangarlar ve benzer yapıların bir kısmı bugün hiçbir şekilde kullanılmadan ayakta kalmaya devam ediyor. Peki, bu işlevsizliğe işlev katmak yani endüstriyel yapıları dönüştürüp farklı amaçlarla tekrar kullanılabilir hale getirmek neden önemli?
Tahminlere göre 2050 yılında ayakta olması beklenen yapıların neredeyse %80’i günümüzde inşa edilmiş durumda. Yani şehrinizde 20-25 yıl sonra göreceğiniz yapıların çoğunu bugün de görüyorsunuz. Ancak ayakta olmalarına rağmen birçok yapı, temel işlevlerini yitirdikleri için terk edilmiş durumda. Özellikle endüstriyel yapılarda bu oran oldukça yüksek. Endüstriyel yapıları yeniden kullanıma dahil edecek dönüşüm projeleri ise birçok açıdan oldukça önemli.
En başta bu tip alanlar, şehirlerin kültürel mirasları arasında yer alır. Bu yapıların bir kısmı geçmiş toplulukların sembolleri ya da tarihi açıdan önemli iken bazıları da geçmişin ruhunu taşıyan ikonik tasarımlarıyla şehir silüetinde yer alırlar. Toplumsal hafızayı geliştirmek ve ikonik yapıları korumak için de bu tip işlevini yitirmiş endüstriyel alanları dönüştürerek topluma kazandırmak şart.
Ayrıca şehirlerde her geçen gün yapılaşma artarken yeni inşaatlar için gereken arazi miktarı da azalıyor. Yani artan konut talebi karşısında alan kıtlığı yaşanırken var olan alanları yeni ihtiyaçlar için kullanım işlevsiz yapıları değerlendirmemek, çok da uzak olmayan bir gelecekte şehirlerde hiç inşa alanı kalmayabileceği anlamına geliyor.
Bir diğer önemli sebep de yeni yapılar inşa etmek için kullanılması gereken çelik, demir, beton, ağaç, plastik ve diğer yapı malzemelerine olan ihtiyacı önemli ölçüde azaltmak. Endüstriyel yapıları dönüştürme projeleri; sıfırdan inşa için yıkım, malzemelerin kaldırılması, yeni malzemelerin taşınması, inşa, bakım gibi süreçleri ortadan kaldırır. Bu hem malzeme ve enerji tasarrufu anlamına gelir hem de yıkım, üretim, taşıma ve inşa süreçlerinde açığa çıkacak karbon salımının önüne geçer.
Toplumsal ve Çevresel Kazanımlar İçin Yapıların Dönüşümü Desteklenmeli
Tüm bu nedenlerle endüstriyel yapıları dönüştürmek, işlevsiz yapılar için başvurulması gereken ilk yöntem olarak kabul edilebilir. Mevcut bölgesel ya da kentsel ihtiyaçları ve beklentileri karşılayacak yeniden geliştirme projeleri ile birçok fayda elde edilebilir.
Toplumsal hafızanın korunması ve güçlendirilmesi ile başlayan bu faydalar, şehirlerin tarihlerini koruma işlevi görür. Toplumsal kimlik için geçmişle gelecek arasında kurulacak bu tip bağlar, devamlılık ve mimari bütünlük sağlanmasına katkı sağlar. Aynı zamanda yenileme ve dönüştürme projeleri, mimari becerinin de açığa çıkmasına yardımcı olur. Geçmişi ve geleceği harmanlayan bu projeler ile birçok kimliği bir arada başarıyla taşıyabilen tasarımlar kendini gösterebilir.
Bununla birlikte içinde bulunduğumuz iklim krizine karşı en önemli araçlardan biri olan sürdürülebilirlik çalışmaları da endüstriyel yapıların dönüşümü ile desteklenir. Atık yönetimi, enerji tüketimi, malzeme üretimi ve taşınması gibi süreçleri minimuma indiren bu projeler, daha az karbon salımı gerçekleşmesini sağlar. Üstelik güncel yönetmelikler sayesinde bu yapıların dönüşüm işlemleri ile eski yapıların yeşil binalara dönüşmesi de sağlanabilir.
Tabii bu dönüşüm projelerinin sonucunda yeniden işlev kazanan endüstriyel alanlar; konut, kültürel alan, spor tesisi, eğitim alanı gibi çok farklı işlevlere sahip olur. Bu da hem bölgesel kalkınmaya hem de şehrin farklı bölgelerinin canlanmasına büyük katkı sağlar. Böylece yoğun nüfusun şehirde belli merkezlere yönelmek yerine farklı bölgelerdeki kültür ve spor alanlarına yayılması sağlanabilir.
Kısacası mevcut terk edilmiş endüstriyel yapılar, güncel imar ve altyapı gerekliliklerini taşıyorlarsa yıkım ya da işlevsiz bırakma yerine dönüştürülerek hem maddi hem de manevi faydalar elde edilebilir. Biz de Ege Yapı olarak Cer İstanbul projesinin her aşamasında bu faydaları merkeze aldık. Hem endüstriyel alanları tekrar işlevsel hale getirmeye hem de kentsel ikonik yapıları korumaya özen gösterdik. Çünkü biliyoruz ki bu hem sürdürülebilir şehirlere kavuşma hedefine hem de toplumsal hafızaya katkı sağlar.
Nüfus arttıkça yeni yaşam alanlarının, sosyal tesislerin, fabrikaların ve diğer yapıların inşa edilmesi gerekse de nüfus yığılması yaşanan şehirlerde sürdürülebilir şehirciliğe uygun yeterli alan neredeyse hiç kalmadı. Oysa her şehirde birçok endüstriyel alan kaderine terk edilmiş olarak işlevsiz şekilde varlığını sürdürüyor. Geçmişte inşa edilen fabrikalar, atölyeler, silolar, ambarlar, tersaneler, hangarlar ve benzer yapıların bir kısmı bugün hiçbir şekilde kullanılmadan ayakta kalmaya devam ediyor. Peki, bu işlevsizliğe işlev katmak yani endüstriyel yapıları dönüştürüp farklı amaçlarla tekrar kullanılabilir hale getirmek neden önemli?
Tahminlere göre 2050 yılında ayakta olması beklenen yapıların neredeyse %80’i günümüzde inşa edilmiş durumda. Yani şehrinizde 20-25 yıl sonra göreceğiniz yapıların çoğunu bugün de görüyorsunuz. Ancak ayakta olmalarına rağmen birçok yapı, temel işlevlerini yitirdikleri için terk edilmiş durumda. Özellikle endüstriyel yapılarda bu oran oldukça yüksek. Endüstriyel yapıları yeniden kullanıma dahil edecek dönüşüm projeleri ise birçok açıdan oldukça önemli.
En başta bu tip alanlar, şehirlerin kültürel mirasları arasında yer alır. Bu yapıların bir kısmı geçmiş toplulukların sembolleri ya da tarihi açıdan önemli iken bazıları da geçmişin ruhunu taşıyan ikonik tasarımlarıyla şehir silüetinde yer alırlar. Toplumsal hafızayı geliştirmek ve ikonik yapıları korumak için de bu tip işlevini yitirmiş endüstriyel alanları dönüştürerek topluma kazandırmak şart.
Ayrıca şehirlerde her geçen gün yapılaşma artarken yeni inşaatlar için gereken arazi miktarı da azalıyor. Yani artan konut talebi karşısında alan kıtlığı yaşanırken var olan alanları yeni ihtiyaçlar için kullanım işlevsiz yapıları değerlendirmemek, çok da uzak olmayan bir gelecekte şehirlerde hiç inşa alanı kalmayabileceği anlamına geliyor.
Bir diğer önemli sebep de yeni yapılar inşa etmek için kullanılması gereken çelik, demir, beton, ağaç, plastik ve diğer yapı malzemelerine olan ihtiyacı önemli ölçüde azaltmak. Endüstriyel yapıları dönüştürme projeleri; sıfırdan inşa için yıkım, malzemelerin kaldırılması, yeni malzemelerin taşınması, inşa, bakım gibi süreçleri ortadan kaldırır. Bu hem malzeme ve enerji tasarrufu anlamına gelir hem de yıkım, üretim, taşıma ve inşa süreçlerinde açığa çıkacak karbon salımının önüne geçer.
Toplumsal ve Çevresel Kazanımlar İçin Yapıların Dönüşümü Desteklenmeli
Tüm bu nedenlerle endüstriyel yapıları dönüştürmek, işlevsiz yapılar için başvurulması gereken ilk yöntem olarak kabul edilebilir. Mevcut bölgesel ya da kentsel ihtiyaçları ve beklentileri karşılayacak yeniden geliştirme projeleri ile birçok fayda elde edilebilir.
Toplumsal hafızanın korunması ve güçlendirilmesi ile başlayan bu faydalar, şehirlerin tarihlerini koruma işlevi görür. Toplumsal kimlik için geçmişle gelecek arasında kurulacak bu tip bağlar, devamlılık ve mimari bütünlük sağlanmasına katkı sağlar. Aynı zamanda yenileme ve dönüştürme projeleri, mimari becerinin de açığa çıkmasına yardımcı olur. Geçmişi ve geleceği harmanlayan bu projeler ile birçok kimliği bir arada başarıyla taşıyabilen tasarımlar kendini gösterebilir.
Bununla birlikte içinde bulunduğumuz iklim krizine karşı en önemli araçlardan biri olan sürdürülebilirlik çalışmaları da endüstriyel yapıların dönüşümü ile desteklenir. Atık yönetimi, enerji tüketimi, malzeme üretimi ve taşınması gibi süreçleri minimuma indiren bu projeler, daha az karbon salımı gerçekleşmesini sağlar. Üstelik güncel yönetmelikler sayesinde bu yapıların dönüşüm işlemleri ile eski yapıların yeşil binalara dönüşmesi de sağlanabilir.
Tabii bu dönüşüm projelerinin sonucunda yeniden işlev kazanan endüstriyel alanlar; konut, kültürel alan, spor tesisi, eğitim alanı gibi çok farklı işlevlere sahip olur. Bu da hem bölgesel kalkınmaya hem de şehrin farklı bölgelerinin canlanmasına büyük katkı sağlar. Böylece yoğun nüfusun şehirde belli merkezlere yönelmek yerine farklı bölgelerdeki kültür ve spor alanlarına yayılması sağlanabilir.
Kısacası mevcut terk edilmiş endüstriyel yapılar, güncel imar ve altyapı gerekliliklerini taşıyorlarsa yıkım ya da işlevsiz bırakma yerine dönüştürülerek hem maddi hem de manevi faydalar elde edilebilir. Biz de Ege Yapı olarak Cer İstanbul projesinin her aşamasında bu faydaları merkeze aldık. Hem endüstriyel alanları tekrar işlevsel hale getirmeye hem de kentsel ikonik yapıları korumaya özen gösterdik. Çünkü biliyoruz ki bu hem sürdürülebilir şehirlere kavuşma hedefine hem de toplumsal hafızaya katkı sağlar.