Geleceğin Enerji Kaynağı Beyaz Hidrojen Olabilir
Dünyanın içinde bulunduğu enerji krizi birden çok boyuta sahip. Çok uzun yıllardır temel enerji kaynağımız olan fosil yakıtlar hem tükenmeye yaklaşmaları nedeniyle orta vadede artan ihtiyacı karşılama kapasitesine sahip görünmüyor hem de her geçen gün daha şiddetli biçimde yaşadığımız iklim krizinin temel kaynaklarından birini oluşturuyor. Bu nedenle yapılması gereken ise hem daha uzun ömürlü hem de temiz enerji kaynaklarına yönelmek. İşte, hidrojen de bu temiz enerji kaynaklarından biri olma ihtimaliyle oldukça dikkat çekiyor.
Tabii hidrojen de kendi içinde farklı türlere anılıyor ve bu türler de farklı renklerle anılıyor. Hidrojenin üretildiği kaynağa, üretim yöntemine ve üretim sürecindeki karbon salımına göre yapılan bu sınıflandırmada sürdürülebilirliğe ve çevreye etki ön planda tutuluyor.
Örneğin kahverengi hidrojenin üretim sürecinde linyit kömür kullanırken siyah hidrojende bitümlü kömür kullanılır. Gri, turkuaz ve mavi hidrojenin üretim sürecinde doğal gaz temelde yer alırken kırmızı ve pembe/mor hidrojen üretiminde ise nükleer enerjiden faydalanılır. Ayrıca sarı hidrojen ve yeşil hidrojen ise güneş enerjisi gibi yeşil enerji kaynakları kullanılarak üretilen türlerdir.
Bu seçenekler dışında son yıllarda üretimi için çeşitli çalışmalar yapılan bir diğer hidrojen seçeneği ise beyaz hidrojen. Doğal hidrojen, altın hidrojen, jeolojik hidrojen gibi isimlerle de anılan beyaz hidrojen; yeraltında jeolojik süreçlerle oluşur ve fosil yakıtlar gibi birikir. Geçmişte Mali’de açılan bir sondaj kuyusunun incelenmesiyle 2012 yılında tesadüfen keşfedilen saf hidrojen rezervi ile bilim insanlarının dikkatini çeken bu hidrojen türü, diğer hidrojen türlerinden farklı olarak herhangi bir üretim sürecinden geçmez. Doğrudan yeraltındaki rezervlerden çıkarılır.
Suyun yüksek basınç ve sıcaklık ile kayaçlarla etkileşime girmesi sonucu oluşan ve jeolojik oluşumlarla yoğunlaşan bu hidrojenin büyük bölümünün yapılan araştırmalara göre açık denizlerde olduğu bilinse de Avustralya, Umman, İspanya, Fransa, ABD, Doğu Avrupa, Batı Afrika gibi dünyanın birçok farklı bölgesinde yatakları olduğu da keşfedildi.
Beyaz hidrojeni diğer hidrojen türlerinden daha önemli kılan nokta üretim süreci ile ilgili. Diğer hidrojen türlerinde ya fosil yakıtlar kullanıldığı için karbon salımı yüksek olur ya da yenilenebilir enerji kaynakları kullanılsa bile hem yüksek miktarda enerji gerekir hem de maliyetler fazladır. Ancak beyaz hidrojende üretim süreci olmadığı için karbon salımı ve yüksek enerji sarfiyatı söz konusu değildir. Yalnızca beyaz hidrojen yataklarına ulaşmak ve bu kaynakları çıkarmak yeterlidir. Dünyanın birçok farklı bölgesinde yer alması ise kaynağından çıkarılıp son kullanıcıya ulaştırılması için maliyetleri de düşük tutabilir.
Üstelik beyaz hidrojenin potansiyel kullanım alanları oldukça geniş. Beyaz hidrojen yanma olmadan enerji üretebildiği ve yalnızca su açığa çıkardığı için yakıt hücrelerinde kullanılarak temiz enerji üretiminde değerlendirilebilir. Aynı şekilde özellikle uzun mesafeli taşımacılık yapan otobüs, kamyon, tren, gemi gibi ağır taşıtlarda da fosil yakıtın yerini alarak enerji sektöründe büyük bir değişim yapmaya aday. Ayrıca yüksek enerji gerektiren endüstriyel tesislerde de kullanılabilir.
Beyaz hidrojenin potansiyel kullanım alanları da göz önünde bulundurulursa en büyük avantajının çevresel etkisinin minimal düzeyde olması olduğunu söylemek mümkün. Fosil yakıtların karbon salımı ve dolayısıyla küresel iklim krizi üzerindeki etkilerini kırmak için ortaya konulan karbon nötr hedefine yaklaşmada önemli bir güç kaynağı olması için çalışmalar yapılabilir. Ayrıca çevresel etkilerinin yanında üretim sürecinin olmaması ve haliyle yüksek enerjiye ihtiyaç duymaması da beyaz hidrojeni oldukça düşük maliyetli bir enerji kaynağı adayı haline getiriyor.
Tabii bu alanda henüz araştırma ve proje eksiği olduğu da bir gerçek. Hidrojen sızıntılarının oluşturabileceği güvenlik riskleri üzerine çalışmalar oldukça yeni olduğu için kesin verilere ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca dünyanın birçok farklı bölgesinde yatakları bulunsa da hangi yatakların kullanılacağına bağlı olarak taşıma maliyeti ya da altyapı yenileme süreci de ilk aşamada çeşitli maliyetleri beraberinde getirebilir. Ancak bu alanda yapılacak çalışmalar arttıkça ve teknolojik gelişmeler bu paralelde ilerledikçe beyaz hidrojenin geleceğin enerji kaynaklarından biri olması imkanı oldukça yüksek. Sektörün geleceği ise önümüzdeki yıllarda belli olacaktır.
Tabii hidrojen de kendi içinde farklı türlere anılıyor ve bu türler de farklı renklerle anılıyor. Hidrojenin üretildiği kaynağa, üretim yöntemine ve üretim sürecindeki karbon salımına göre yapılan bu sınıflandırmada sürdürülebilirliğe ve çevreye etki ön planda tutuluyor.
Örneğin kahverengi hidrojenin üretim sürecinde linyit kömür kullanırken siyah hidrojende bitümlü kömür kullanılır. Gri, turkuaz ve mavi hidrojenin üretim sürecinde doğal gaz temelde yer alırken kırmızı ve pembe/mor hidrojen üretiminde ise nükleer enerjiden faydalanılır. Ayrıca sarı hidrojen ve yeşil hidrojen ise güneş enerjisi gibi yeşil enerji kaynakları kullanılarak üretilen türlerdir.
Bu seçenekler dışında son yıllarda üretimi için çeşitli çalışmalar yapılan bir diğer hidrojen seçeneği ise beyaz hidrojen. Doğal hidrojen, altın hidrojen, jeolojik hidrojen gibi isimlerle de anılan beyaz hidrojen; yeraltında jeolojik süreçlerle oluşur ve fosil yakıtlar gibi birikir. Geçmişte Mali’de açılan bir sondaj kuyusunun incelenmesiyle 2012 yılında tesadüfen keşfedilen saf hidrojen rezervi ile bilim insanlarının dikkatini çeken bu hidrojen türü, diğer hidrojen türlerinden farklı olarak herhangi bir üretim sürecinden geçmez. Doğrudan yeraltındaki rezervlerden çıkarılır.
Suyun yüksek basınç ve sıcaklık ile kayaçlarla etkileşime girmesi sonucu oluşan ve jeolojik oluşumlarla yoğunlaşan bu hidrojenin büyük bölümünün yapılan araştırmalara göre açık denizlerde olduğu bilinse de Avustralya, Umman, İspanya, Fransa, ABD, Doğu Avrupa, Batı Afrika gibi dünyanın birçok farklı bölgesinde yatakları olduğu da keşfedildi.
Beyaz Hidrojen Neden Farklı?
Beyaz hidrojeni diğer hidrojen türlerinden daha önemli kılan nokta üretim süreci ile ilgili. Diğer hidrojen türlerinde ya fosil yakıtlar kullanıldığı için karbon salımı yüksek olur ya da yenilenebilir enerji kaynakları kullanılsa bile hem yüksek miktarda enerji gerekir hem de maliyetler fazladır. Ancak beyaz hidrojende üretim süreci olmadığı için karbon salımı ve yüksek enerji sarfiyatı söz konusu değildir. Yalnızca beyaz hidrojen yataklarına ulaşmak ve bu kaynakları çıkarmak yeterlidir. Dünyanın birçok farklı bölgesinde yer alması ise kaynağından çıkarılıp son kullanıcıya ulaştırılması için maliyetleri de düşük tutabilir.
Üstelik beyaz hidrojenin potansiyel kullanım alanları oldukça geniş. Beyaz hidrojen yanma olmadan enerji üretebildiği ve yalnızca su açığa çıkardığı için yakıt hücrelerinde kullanılarak temiz enerji üretiminde değerlendirilebilir. Aynı şekilde özellikle uzun mesafeli taşımacılık yapan otobüs, kamyon, tren, gemi gibi ağır taşıtlarda da fosil yakıtın yerini alarak enerji sektöründe büyük bir değişim yapmaya aday. Ayrıca yüksek enerji gerektiren endüstriyel tesislerde de kullanılabilir.
Beyaz hidrojenin potansiyel kullanım alanları da göz önünde bulundurulursa en büyük avantajının çevresel etkisinin minimal düzeyde olması olduğunu söylemek mümkün. Fosil yakıtların karbon salımı ve dolayısıyla küresel iklim krizi üzerindeki etkilerini kırmak için ortaya konulan karbon nötr hedefine yaklaşmada önemli bir güç kaynağı olması için çalışmalar yapılabilir. Ayrıca çevresel etkilerinin yanında üretim sürecinin olmaması ve haliyle yüksek enerjiye ihtiyaç duymaması da beyaz hidrojeni oldukça düşük maliyetli bir enerji kaynağı adayı haline getiriyor.
Tabii bu alanda henüz araştırma ve proje eksiği olduğu da bir gerçek. Hidrojen sızıntılarının oluşturabileceği güvenlik riskleri üzerine çalışmalar oldukça yeni olduğu için kesin verilere ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca dünyanın birçok farklı bölgesinde yatakları bulunsa da hangi yatakların kullanılacağına bağlı olarak taşıma maliyeti ya da altyapı yenileme süreci de ilk aşamada çeşitli maliyetleri beraberinde getirebilir. Ancak bu alanda yapılacak çalışmalar arttıkça ve teknolojik gelişmeler bu paralelde ilerledikçe beyaz hidrojenin geleceğin enerji kaynaklarından biri olması imkanı oldukça yüksek. Sektörün geleceği ise önümüzdeki yıllarda belli olacaktır.