Teknolojik Çevre Kirliliği: E-Atık Nedir, Nasıl Önlenir?
Yaşadığımız çağı iki kelimeyle anlatmamız istense muhtemelen “hız ve yenilik” deriz. Artık her şey daha hızlı, her şeyin daima yenisi ve daha günceli sunuluyor. Her şey hızla değişirken dün aldığımız en yeni olan ürün, bugün çoktan geri kalmış ve eskimiş oluyor. Bu da haliyle bizi sürekli yeni ürünler almaya itiyor. Özellikle elektronik ürünlerde hızlı bir değişim ve ömür kısalması ortaya çıkıyor. Bu da geriye yüksek miktarda elektronik atık yani e-atık kalması anlamına geliyor.
Buzdolabı, cep telefonu, televizyon, çamaşır makinesi, bilgisayar, matkap, oyun konsolu, tasarruflu ampul ve çok daha fazlası. Günlük hayatın her alanında sık sık kullandığımız ve ömrünü tamamlayan elektronik cihazların çöpe dönüşmesi anlamına gelen e-atık, bugün dünyanın en büyük sorunları arasında yer alıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından en son 2020 yılında yayımlanan Küresel E-Atık İzleme Raporu’na göre dünya genelinde her yıl kişi başı 7.3 kg elektronik atık üretiyoruz. Toplamda ise yılda 53 milyon tondan fazla e-atık üretmiş oluyoruz. Üstelik bu miktar her geçen yıl hızla artıyor. Son 5 yılda üretilen e-atık miktarı %20’den fazla artmış durumda. Ülkemizde de durum benzer. Türkiye’de yılda yaklaşık 850 bin ton elektronik atık üretiyoruz ki bu da kişi başına 10 kg’yi aşıyor. İstanbul’da yıllık kişi başı e-atık miktarı ise yaklaşık 16 kg yani ortalamanın epey üzerinde.
Burada daha sıkıntılı nokta ise e-atık geri dönüşüm oranının düşüklüğü. Dünya genelinde 60 milyar doları bulan elektronik atığın sadece %17’si kayıtlı olarak toplanıp geri dönüştürülüyor. Geri kalan e-atık ise ya doğrudan çöp oluyor ya da kayıt dışı ekonominin bir parçasına dönüşüyor. İsveç’te e-atık dönüşüm oranı %60’tan fazla. Japonya, Çin, ABD ise %20 civarında. Türkiye’de elektronik atık geri dönüşüm oranı ise sadece %5. Geri kalan %95’lik kısım ise ya evin bir köşesinde duruyor ya doğrudan çöpe atılıyor ya da hurdacılara veriliyor ve uygun koşullardan uzak biçimde geri dönüştürülüyor.
Oysa e-atık geri dönüşümü oldukça önemli bir konu. Neden mi? İlk olarak elektronik atıklarda yüksek miktarda altın, paladyum, gümüş, bakır, alüminyum gibi değerli metaller bulunur. Ayrıca başka nadir metaller de bolca kullanılır. Elektronik atıkların çöpe atılması ya da uygun koşullarda dönüştürülmemesi ise bu metallerin tekrar kullanılamaması anlamına gelir.
Elektronik atıklarda bulunan cıva, kobalt, baryum gibi zararlı maddeler, e-atık geri dönüşümü doğru yapılmadığı takdirde havaya, suya ve toprağa karışarak çevreye ciddi zararlar verir. Ayrıca uygun koşullarda yapılmayan geri dönüşüm nedeniyle insan sağlığı da doğrudan tehdit altında olur. E-atıklardaki zararlı maddelerin önlemler alınmadan ayrıştırılması nedeniyle kanser ve beyin hasarı dışında solunum, sinir ve böbrek hastalıkları da ortaya çıkar.
Ancak sistemli ve korunaklı biçimde yapılan geri dönüşüm sayesinde ise bu tip hastalıklardan ve çevre zararlarından kaçınmak mümkündür. Ayrıca ekonomiye ciddi miktarda katkı sağlanırken yeni ürünlerin üretiminde de bu malzemelerden yararlanılabilir. Sistemli geri dönüşüm programının yaratacağı istihdam da cabası. Kurulacak tesisler sayesinde yeni iş imkanları sağlanarak hem çevre kirliliğinin hem de işsizliğin azaltılmasına katkı sağlanabilir. Aynı zamanda çöp dağları oluşturan e-atıklar nedeniyle atıl durumda kalan alanlar da kullanıma açılabilir.
Kısacası e-atık geri dönüşümü, uygun güvenlik koşulları sağlanacak şekilde sistemli biçimde yürütülmeli ve bir politika haline gelmeli. E-atık miktarını azaltmak yani çöpe dönüşmesini önlemek için ise farklı ürünlere at konteyner ve geri dönüşüm kutuları şehirlerin farklı noktalarına yerleştirilmeli ve en önemlisi henüz işlevini yitirmemiş elektronik cihazlar kullanılmaya devam edilmeli. Çünkü bir elektronik aleti çok uzun süre kullanmak demek, o sırada yeni ürünler almamak demek. Bu da e-atık oluşumunun önüne geçmek için en basit yol gibi görünüyor.
Buzdolabı, cep telefonu, televizyon, çamaşır makinesi, bilgisayar, matkap, oyun konsolu, tasarruflu ampul ve çok daha fazlası. Günlük hayatın her alanında sık sık kullandığımız ve ömrünü tamamlayan elektronik cihazların çöpe dönüşmesi anlamına gelen e-atık, bugün dünyanın en büyük sorunları arasında yer alıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından en son 2020 yılında yayımlanan Küresel E-Atık İzleme Raporu’na göre dünya genelinde her yıl kişi başı 7.3 kg elektronik atık üretiyoruz. Toplamda ise yılda 53 milyon tondan fazla e-atık üretmiş oluyoruz. Üstelik bu miktar her geçen yıl hızla artıyor. Son 5 yılda üretilen e-atık miktarı %20’den fazla artmış durumda. Ülkemizde de durum benzer. Türkiye’de yılda yaklaşık 850 bin ton elektronik atık üretiyoruz ki bu da kişi başına 10 kg’yi aşıyor. İstanbul’da yıllık kişi başı e-atık miktarı ise yaklaşık 16 kg yani ortalamanın epey üzerinde.
Burada daha sıkıntılı nokta ise e-atık geri dönüşüm oranının düşüklüğü. Dünya genelinde 60 milyar doları bulan elektronik atığın sadece %17’si kayıtlı olarak toplanıp geri dönüştürülüyor. Geri kalan e-atık ise ya doğrudan çöp oluyor ya da kayıt dışı ekonominin bir parçasına dönüşüyor. İsveç’te e-atık dönüşüm oranı %60’tan fazla. Japonya, Çin, ABD ise %20 civarında. Türkiye’de elektronik atık geri dönüşüm oranı ise sadece %5. Geri kalan %95’lik kısım ise ya evin bir köşesinde duruyor ya doğrudan çöpe atılıyor ya da hurdacılara veriliyor ve uygun koşullardan uzak biçimde geri dönüştürülüyor.
Oysa e-atık geri dönüşümü oldukça önemli bir konu. Neden mi? İlk olarak elektronik atıklarda yüksek miktarda altın, paladyum, gümüş, bakır, alüminyum gibi değerli metaller bulunur. Ayrıca başka nadir metaller de bolca kullanılır. Elektronik atıkların çöpe atılması ya da uygun koşullarda dönüştürülmemesi ise bu metallerin tekrar kullanılamaması anlamına gelir.
Elektronik atıklarda bulunan cıva, kobalt, baryum gibi zararlı maddeler, e-atık geri dönüşümü doğru yapılmadığı takdirde havaya, suya ve toprağa karışarak çevreye ciddi zararlar verir. Ayrıca uygun koşullarda yapılmayan geri dönüşüm nedeniyle insan sağlığı da doğrudan tehdit altında olur. E-atıklardaki zararlı maddelerin önlemler alınmadan ayrıştırılması nedeniyle kanser ve beyin hasarı dışında solunum, sinir ve böbrek hastalıkları da ortaya çıkar.
Ancak sistemli ve korunaklı biçimde yapılan geri dönüşüm sayesinde ise bu tip hastalıklardan ve çevre zararlarından kaçınmak mümkündür. Ayrıca ekonomiye ciddi miktarda katkı sağlanırken yeni ürünlerin üretiminde de bu malzemelerden yararlanılabilir. Sistemli geri dönüşüm programının yaratacağı istihdam da cabası. Kurulacak tesisler sayesinde yeni iş imkanları sağlanarak hem çevre kirliliğinin hem de işsizliğin azaltılmasına katkı sağlanabilir. Aynı zamanda çöp dağları oluşturan e-atıklar nedeniyle atıl durumda kalan alanlar da kullanıma açılabilir.
Kısacası e-atık geri dönüşümü, uygun güvenlik koşulları sağlanacak şekilde sistemli biçimde yürütülmeli ve bir politika haline gelmeli. E-atık miktarını azaltmak yani çöpe dönüşmesini önlemek için ise farklı ürünlere at konteyner ve geri dönüşüm kutuları şehirlerin farklı noktalarına yerleştirilmeli ve en önemlisi henüz işlevini yitirmemiş elektronik cihazlar kullanılmaya devam edilmeli. Çünkü bir elektronik aleti çok uzun süre kullanmak demek, o sırada yeni ürünler almamak demek. Bu da e-atık oluşumunun önüne geçmek için en basit yol gibi görünüyor.