Şehirlerde Biyoçeşitlilik Neden Önemli? Nasıl Korunabilir?
İklim krizinin etkileri her geçen gün daha yakından hissediliyor. Özellikle şehirlerde yaşanan aşırı sıcak hava dalgaları, ekstrem doğa olayları, hava kirliliği, aşırı yağışlar ve kuraklık, bu etkinin günlük hayatımızda da doğrudan hissedilmesini beraberinde getiriyor. Fosil kaynakların kullanılması, karbon salınımı, doğal kaynakların bilinçsizce tüketilmesi ve kirletilmesi de bu sorunların başlıca sebepleri. Tabii önemli sebeplerden biri de şehirleşmenin hızla artması ve buna bağlı olarak şehirlerde biyoçeşitliliğin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olması.
Birleşmiş Milletler verilerine göre 2030 yılında dünyada her 3 kişiden 2’si şehirlerde yaşayacak. 2050 yılında ise bu oranın her 4 kişiden 3’ü şeklinde olacağı tahmin ediliyor. Yani çok kısa sürede daha fazla insan şehirlerde yaşıyor olacak. Bu da çok dar alanlarda çok sayıda insanın yaşaması ihtiyacını beraberinde getirecek ve şehirlerdeki yapılaşma arttıkça yeşil alanlar hızla yok olacak.
Doğa ile insan arasındaki bu mücadelede kazanırsak kaybedeceğimiz ise bir gerçek. Varlığımızı devam ettirebilmemiz için doğaya muhtaçken yaşam alanı açmak için doğal alanları yok ediyor olmamız ilginç bir ironi. Karbon emisyonlarının çok büyük kısmından sorumlu olan şehirlerde, ısı adaları ve hava kirliliği gibi günlük hayatı doğrudan etkileyen sorunları azaltmak için yapmamız gereken ise yeşil alanları ve biyoçeşitliliği artırmaya yönelik çalışmaları hızlandırmak.
Kentsel tarım projeleri, şehirlerdeki ormanlık alanları güçlendirmek, su kaynaklarını korumak, kirliliği ve karbon salınımını önlemek için inovatif teknolojilerden yararlanmak mutlaka yapılması gerekenler. Bu tip uygulamalar ile insanların fiziksel sağlığını tehdit eden iklim krizinin etkileri hafifletilebilir, doğanın kendini onarması için imkan tanınabilir.
Aslında ülkemizde de dünya genelinde de özellikle son yıllarda bu ihtiyacı karşılamak yani şehirlerde biyoçeşitliliği artırmak için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Buna örnek olarak da Hollanda’da başlayıp diğer ülkelere de yayılmaya başlayan arı barınakları çalışmaları ele alınmaya değer. Hollanda, Danimarka, İsveç gibi ülkelerde başlayan ve bugün İngiltere’de de hayata geçirilen olan ilginç bir uygulama, şehirlerdeki biyoçeşitliliği artırmayı hedefliyor.
Otobüs Durakları Bahçeye Dönüşüyor
Her caddede mutlaka karşımıza çıkan otobüs durakları, başta arılar olmak üzere tüm aşılayıcı böceklere şehirlerde yaşam alanları sunmak için düzenleniyor. Otobüs duraklarının çatıları, bu tip canlıların ilgisini çeken bitkilerle donatılıyor ve küçük bahçelere dönüştürülüyor. Böylece bitkiden bitkiye uçarak tozlaşmayı sağlayan arıların ve diğer canlıların şehirlerde kendileri için yaşam alanları bulması kolaylaşıyor.
“Buzz stops” adıyla İngiltere’de son dönemde yaygınlaşmaya başlayan bu girişim, canlılar için şehirlerde ortadan kalkan yaşam alanlarının tekrar inşa edilmesi adına önemli. Arılar ve diğer canlılar olmasa polenlerin taşınamayacağı ve dolayısıyla birçok bitkinin üretilemeyeceği gerçeği göz önünde bulundurulunca bu girişimin değeri daha iyi anlaşılabilir. Hava kirliliği, yeşil alan azlığı, böcek ilaçları gibi nedenlerle sayıları her geçen gün azalan bu canlıların varlığı sayesinde bugün tükettiğimiz çoğu bitki, sebze ve meyve yetişebiliyor.
Kısa sürede çok sayıda otobüs durağının bu anlayışa göre düzenlenmesi için İngiltere’de birçok ülkede çalışmalar yapılıyor. Bu hazırlıklar boyunca da yağan yağmur nedeniyle ağırlaşacak toprağı taşıyabilecek durak çatıları hazırlanıyor. Üstelik yılda bir iki kez budama dışında hiçbir gereksinime ihtiyaç duymayan bu çatıların; yağmur suyunu tutarak kentsel ısı adasına karşı koyma ve hava kirliliğiyle mücadele destek olma gibi işlevleri de bulunuyor. Yani çok az maliyet ve zahmetle etkin sonuçlar almak mümkün görünüyor.
Tabii bu başarıya ulaşabilmek için tüm durakların bu anlayışla düzenlenmesi şart. Çünkü her şehirde binlerce otobüs durağı olduğu düşünülürse tek başlarına küçük gibi görünseler de bir araya geldiklerinde devasa bir alan oluşturdukları unutulmamalı.