Net Sıfır Emisyon Hedefine Ulaşmak İçin Neler Yapılmalı?
Bilim insanlarının en önemli gündemlerinden biri olan iklim kriziyle ilgili politikalar geliştirilmeye, projeler uygulanmaya devam ediyor. Nihai hedef ise iklim değişikliğini tetikleyen sera gazı salınımının düşürülmesini sağlayarak geleceğimizi kurtarmak. Bunun için de 2015 Paris İklim Anlaşması ile alınan somut kararlardan birine yönelik uygulamalar yaygınlaştırılmaya çalışılıyor: Net sıfır emisyon.
2030 yılına kadar karbon emisyonunun yarıya düşürülmesi, 2050’ye kadar da tamamen sıfırlanmasını hedefleyen net sıfır politikası ile amaç, kritik eşik olan 1.5 C derecelik küresel sıcaklık artışını önlemek. Bunu hayata geçirmek için de ulaşımdan barınmaya ve tüketime kadar tüm alışkanlıklarımızın ve enerji kaynaklarını kullanma biçimimizin değişmesi gerekiyor. Peki, ama net sıfır emisyon tam olarak nedir ve nasıl uygulanabilir?
Atmosfere salınan ve sera etkisine neden olan karbondioksit ve diğer gazların miktarının hızla önce yarı yarıya azaltılması ardından tamamen sıfırlanması anlamına gelen net-zero emissions yani net sıfır emisyon, ortalama sıcaklıktaki düzenli artışın kontrol altına alınıp durdurulması için mutlaka uygulanması gereken bir proje. Bunu sağlamak adına devletlerin, hükümetlerin, belediyelerin, şirketlerin ve hatta bireylerin; şehircilik anlayışlarını, kalkınma politikalarını ve tüketim alışkanlıklarını değiştirerek yeni uygulamalara adapte olması gerekiyor.
Yapılan araştırmalara göre dünyanın önde gelen birçok şirketi, sürdürülebilirlik politikalarına sahip değil. Birçok devlet, sıfır karbon salınımını sağlayacak uygulamaları hayata geçirmekten uzakta. Bireylerin çok büyük kısmı da henüz uygun tüketim alışkanlıklarını benimsememiş durumda. Oysa karbon emisyonunu düşürmek ve net sıfır hedefine yaklaşmak için yapılabilecek birçok şey var.
En başta enerji kaynakları düzenlenmeli ve tüketim alışkanlıkları değiştirilmeli. Fosil yakıt tüketimini terk edip rüzgar, güneş, su gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak mutlaka uygulanması gerekenler arasında başı çekiyor. Çünkü karbon salınımında en büyük etkenlerden biri fosil yakıtlar ve biz onları ulaşım, üretim, ısınma gibi temel ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz. Bu nedenle devletlerin bu yönde politikalar ve stratejiler geliştirip sürdürülebilir enerji kaynaklarını yaygınlaştırmaları şart. Yani yeşil enerjiye yatırım ve şirketleri de bu alana teşvik etmek gerekiyor. Ayrıca tarımdan tüketime enerji tasarrufu ve var olan kaynakların kontrollü kullanımı da sağlanmalı.
Karbon salınımını önlemek için yapılması gerekenlerden biri de yeşil alanları artırmak ve tahrip olan ormanları koruma altına almak. Küresel ısı adalarının oluşmasını önlemek, hava kirliliğini durdurmak, biyoçeşitliliği sağlamak gibi birçok görevi olan ormanlar, insanlığın devamı için olmazsa olmaz. Ayrıca yapılaşmada yeşil teknolojilere ve akıllı binalara yönelmek, hem verimli hem de sürdürülebilir yaşam alanları elde etmek için kaçınılmaz.
İklim değişikliğiyle mücadelede etkili araçlardan biri de teknoloji. Yapılaşmanın çevreye verdiği zararı ve bu yapılar yeşil bina teknolojileriyle değiştirilirse elde edilecek sonuçları görmek için dijital ikiz teknolojisinden faydalanılabilir. Bu sayede eksikler daha net anlaşılabilir, yapılması ve yapılmaması gerekenler kolaylıkla tespit edilebilir. Bir apartman, ardından bir sokak, sonra bir mahalle, sonra bölge, sonra bütün şehir bu dijital ikiz teknolojisiyle tasarlanıp her türlü değişikliğin doğuracağı sonuçlar analiz edilebilir.
Şirketler de üretimden tedarik ve satışa tüm birimlerinin haritasını çıkararak hangi noktalarda daha verimli ve sürdürülebilir olunması gerektiğini daha net görebilirler. Bu aynı zamanda başta enerji olmak üzere tüm maliyetlerini tespit etmelerini ve doğru adımlarla tasarruf edebilmelerini sağlar. Ayrıca hem devletler hem de şirketler, net sıfır planının nasıl hızlandırılabileceği ile ilgili yapay zeka ve makine öğrenmeden faydalanarak yeni çözümlere ulaşabilir. Kısacası net sıfır politikasının başarıya ulaşabilmesi için mutlaka teknolojiden destek alınmasına, özverili ve kararlı stratejilerin belirlenip uygulanmasına ihtiyaç var. Bu gerekliliklerden herhangi birinin eksik olması ise kontrolden çıkmak üzere olan iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmesine yol açabilir.
2030 yılına kadar karbon emisyonunun yarıya düşürülmesi, 2050’ye kadar da tamamen sıfırlanmasını hedefleyen net sıfır politikası ile amaç, kritik eşik olan 1.5 C derecelik küresel sıcaklık artışını önlemek. Bunu hayata geçirmek için de ulaşımdan barınmaya ve tüketime kadar tüm alışkanlıklarımızın ve enerji kaynaklarını kullanma biçimimizin değişmesi gerekiyor. Peki, ama net sıfır emisyon tam olarak nedir ve nasıl uygulanabilir?
Atmosfere salınan ve sera etkisine neden olan karbondioksit ve diğer gazların miktarının hızla önce yarı yarıya azaltılması ardından tamamen sıfırlanması anlamına gelen net-zero emissions yani net sıfır emisyon, ortalama sıcaklıktaki düzenli artışın kontrol altına alınıp durdurulması için mutlaka uygulanması gereken bir proje. Bunu sağlamak adına devletlerin, hükümetlerin, belediyelerin, şirketlerin ve hatta bireylerin; şehircilik anlayışlarını, kalkınma politikalarını ve tüketim alışkanlıklarını değiştirerek yeni uygulamalara adapte olması gerekiyor.
Yapılan araştırmalara göre dünyanın önde gelen birçok şirketi, sürdürülebilirlik politikalarına sahip değil. Birçok devlet, sıfır karbon salınımını sağlayacak uygulamaları hayata geçirmekten uzakta. Bireylerin çok büyük kısmı da henüz uygun tüketim alışkanlıklarını benimsememiş durumda. Oysa karbon emisyonunu düşürmek ve net sıfır hedefine yaklaşmak için yapılabilecek birçok şey var.
En başta enerji kaynakları düzenlenmeli ve tüketim alışkanlıkları değiştirilmeli. Fosil yakıt tüketimini terk edip rüzgar, güneş, su gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak mutlaka uygulanması gerekenler arasında başı çekiyor. Çünkü karbon salınımında en büyük etkenlerden biri fosil yakıtlar ve biz onları ulaşım, üretim, ısınma gibi temel ihtiyaçlarımız için kullanıyoruz. Bu nedenle devletlerin bu yönde politikalar ve stratejiler geliştirip sürdürülebilir enerji kaynaklarını yaygınlaştırmaları şart. Yani yeşil enerjiye yatırım ve şirketleri de bu alana teşvik etmek gerekiyor. Ayrıca tarımdan tüketime enerji tasarrufu ve var olan kaynakların kontrollü kullanımı da sağlanmalı.
Karbon salınımını önlemek için yapılması gerekenlerden biri de yeşil alanları artırmak ve tahrip olan ormanları koruma altına almak. Küresel ısı adalarının oluşmasını önlemek, hava kirliliğini durdurmak, biyoçeşitliliği sağlamak gibi birçok görevi olan ormanlar, insanlığın devamı için olmazsa olmaz. Ayrıca yapılaşmada yeşil teknolojilere ve akıllı binalara yönelmek, hem verimli hem de sürdürülebilir yaşam alanları elde etmek için kaçınılmaz.
İklim değişikliğiyle mücadelede etkili araçlardan biri de teknoloji. Yapılaşmanın çevreye verdiği zararı ve bu yapılar yeşil bina teknolojileriyle değiştirilirse elde edilecek sonuçları görmek için dijital ikiz teknolojisinden faydalanılabilir. Bu sayede eksikler daha net anlaşılabilir, yapılması ve yapılmaması gerekenler kolaylıkla tespit edilebilir. Bir apartman, ardından bir sokak, sonra bir mahalle, sonra bölge, sonra bütün şehir bu dijital ikiz teknolojisiyle tasarlanıp her türlü değişikliğin doğuracağı sonuçlar analiz edilebilir.
Şirketler de üretimden tedarik ve satışa tüm birimlerinin haritasını çıkararak hangi noktalarda daha verimli ve sürdürülebilir olunması gerektiğini daha net görebilirler. Bu aynı zamanda başta enerji olmak üzere tüm maliyetlerini tespit etmelerini ve doğru adımlarla tasarruf edebilmelerini sağlar. Ayrıca hem devletler hem de şirketler, net sıfır planının nasıl hızlandırılabileceği ile ilgili yapay zeka ve makine öğrenmeden faydalanarak yeni çözümlere ulaşabilir. Kısacası net sıfır politikasının başarıya ulaşabilmesi için mutlaka teknolojiden destek alınmasına, özverili ve kararlı stratejilerin belirlenip uygulanmasına ihtiyaç var. Bu gerekliliklerden herhangi birinin eksik olması ise kontrolden çıkmak üzere olan iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmesine yol açabilir.